CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla Halk Tv’nin geleceğine dair konuştuğu telefon görüşmesini aktaran Birgün yazarı Ayşenur Arslan, Kılıçdaroğlu’nun kendisine “Deniz Bey’le bir konuşayım. Bakalım ne yapabiliriz” dediğini aktardı.
Arslan, Birgün’de “Kılıçdaroğlu aradı ve dedi ki…” başlıklı yazısında CHP lideriyle yaptığı görüşmeyi aktardı.
Geçen haftaki yazısında Halk Tv için “CHP’nin elinin altında, sesini duyurabileceği pek az kaynaktan en önemlisinin heba ediliyor” dediğini hatırlatan Arslan söz konusu yazıdan Kılıçdaroğlu’nun kendisini aradığını yazdı.
‘Televizyon bizim kontrolümüzde değil’
Arslan konuşmayı şöyle aktardı:
“KK: Ayşenur Hanım, Halk TV bize ait değil. Yani CHP’nin televizyonu değil.
AA: Biliyorum. Zaten ben de CHP’nin demedim. ‘CHP’nin elinin altındaki televizyon’ dedim. Ancak, aradaki organik ilişki ortada. Kaldı ki, siz / ben bilsek de sokaktaki insana sorsanız CHP’nin televizyonu der. Ve oradaki her yanlışlık size fatura edilir. Nitekim şu sıralarda neler neler yazılıyor. Özellikle İstanbul’da neler oluyor bir bilseniz…
KK: Biliyorum. Her şeyi biliyorum. Ama ne yapabiliriz ki! Televizyon bizim kontrolümüzde değil.
AA: Orasını bilemem elbette. Ben sadece, o kadar önemli bir kaynağın nasıl kullanıldığını yazabilirim.
KK: Ben Deniz Bey’le bir konuşayım… Bakalım ne yapabiliriz…”
‘Baykal genel başkanlıktan gitse de, Halk TV’de daha çok onun sözü geçti’
Yasaların siyasi partilerin kendi televizyonlarının olmasını mümkün kılmadığını hatırlatan Arslan, şöyle devam etti: “Ancak partiler, bu engeli televizyonu ‘dışarıdan bir isme’ kurdurarak aşıyor. Ve organik bir ilişkiyle destek alıp veriyor. Halk TV de Deniz Baykal’ın genel başkanlığı sırasında, yakın bir akrabası tarafından kuruldu. Baykal genel başkanlıktan gitse de, Halk TV’de daha çok onun sözü geçti. İlişkisi tamamen kopmadı. Dolayısıyla, Halk TV ‘hizmet satarak’ CHP’den o hizmetin karşılığını alsa da partinin ‘kontrolünde’ olmadı. Doğrusu, kontrolünde olması da gerekmiyor. Ancak, bugünkü yapısından da kurtarılması gerekiyor. Yani; reklam alabilen, ses getiren, toplumun sesini yansıtabilen, evrensel yayın ilkelerini uygulayabilen, özellikle İstanbul’da ‘gecekondu televizyonu’ olmaktan çıkabilen bir kanala dönüşmesi gerekiyor.”