MEHVEŞ EVİN
22 Aralık gecesi IŞİD’in ik Türk askerini korkunç bir şekilde katlettiği iddia edilen video ortaya çıktı. Üzerinden üç koca gün geçti…
TSK, MİT ve savunma bakanlığı, şimdiye kadar ‘Videoyu inceliyoruz’ demekle yetindi… İktidar partisi sessiz… Cumhurbaşkanı ayran içip açılış yapıyor… CHP ve MHP hesap sormaktan aciz…
Sadece havuz medyasında değil, merkez medyada da videoya dair iddia düzeyinde dahi haber yok…
Dahası, adı geçen askerlerin aileleriyle temasa bile geçilmediğini öğreniyoruz…
Hal böyleyken günlerdir internet BTK eliyle yavaşlatılıyor, VPN’lerin kullanımı hatta Tor bile engelleniyor.
Askerlerin akıbetiyle ilgili hesap sormaya kalkanlar, tekme tokat gözaltına alınıyor…
IŞİD operasyonunda son gözaltına alınanlarsa bir güne kalmadan salıveriliyor… Bu sabaha karşı ev baskınlarıyla gazeteciler yine gözaltına alınıyor…
Aralarında kısa bir süre öncesine kadar editörüm, arkadaşım Tunca Öğreten de var.
Ne bir iddianame, ne bir delil. Sadece suçlama yetiyor!
Vahşet görüntüleri kurgu olsa da ağır bir tehdit
Sadece bu olguları alt alta dizmek, bir şeylerin fena halde yanlış gittiğini anlamaya yeterli olmalı. Ama galiba yetmiyor.
Ey vatandaş, kurgu olduğu iddia edilen videodan haberinizin dahi olmaması isteniyor!
İyi de kurguysa, neden sosyal medya engelleniyor?
Neden yaygın medya, konuya dair hiçbir haber/yorum yapamıyor?
Neden kimileri, askerlerin Türk olmadığını iddia ediyor?
Videonun kurgu olduğunu varsaysak dahi görüntülerdeki askerlerin kimliği, sağlık durumuyla ilgili açıklama neden yapılmıyor?
Evet, videonun kurgu olup olmadığının teknik incelemesi zaman alabilir. Ancak kurgu olsa dahi bir ülkenin hem askeri, hem iktidarı, hem halkı tehdit edilerek yapılmış bu ağır ‘hakaret’in karşısında devletin sessizliği en hafif tabiriyle kabul edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘bütünlüğünü’ tehdit ettiği ve devlet büyüklerine hakaret ettiği iddiasıyla binleri cezalandıran bir rejim, neden böylesine ağır bir propagandanın karşısında suskun?
Yalanları kabullenmek gerçekleri değiştiriyor
Medyanın ve sivil toplumun susturulması, sindirilmesi, zulmedilmesi; yalanların, inkarın, iktidarın çıkarına kurgulanmış haberlerin daha çok dolaşıma girmesine neden oluyor.
Maalesef çoğunluk için yalanı kabul etmek, inkar etmek, görmezden gelmek, gerçeği sorgulamaktan daha kolay…
Ancak bu tutum, ne gerçekleri değiştirecek, ne de korku ikliminin ateşli savunucularını haklı çıkaracak. Aksine, tarihimize her gün yenisi eklenen utanç sayfalarından biri daha olarak geçecek.
Videonun kurgu olup olmaması bir yana, asıl sorgulanması gereken Suriye’de ne işimizin olduğu. Unutmayın ki Kadri Gürsel, Hüsnü Mahalli gibi Suriye siyasetini eleştiren, savaşın ülkeyi bataklığa sürükleyeceğini söyleyen gazeteciler hapiste.
CHP ve MHP: Siz de hesap vermelisiniz
IŞİD videosu yayınlandıktan sonra iktidar mensuplarının ve medyasının takındığı tavır bir yana, MHP ve CHP liderlerinin durumu acıklı.
Başkanlık rejiminin bir numaralı destekçisi MHP lideri Bahçeli, “Vahşet videosu doğruysa IŞİD’in içte ve dıştaki teröristleri yok edilmeli” deyip ardından şu cümleleri kurabiliyor: “El Bab operasyonundan alnımızın akıyla çıkmalıyız”.
Bu vahşetin karşısında ‘alnımızın akı’ndan bahsedip fetih türküsünü söylemeye devam ediyor!
Ya CHP lideri Kılıçdaroğlu’na ne demeli?
Kılıçdaroğlu da daha vahşet görüntülerinin yayınladığı gecenin ertesinde Fırat Kalkanı’ndaki asker ölümlerine ‘katlanmak’ gerektiğini söyledi!
Kimmiş katlanmak zorunda kalan? Acıdan, endişeden kıvranan aileler mi? Toplum mu? Yoksa, kararlarıyla, basiretsizlikleriyle ülkeyi uçuruma sürükleyen siyasiler mi?
Kılıçdaroğlu, günün ilerleyen saatlerinde videoyla ilgili hükümetten açıklama beklediğini söylerken “Suriye’yi başımıza bela ettin, hesabını da vereceksin bunun” demeyi ihmal etmedi.
İyi de Meclis’ten o tezkere sizlerin oylarıyla geçti! Kusura bakmayın, öldürülen her asker için hesap vermek, sadece iktidarın veya Saray’ın sorumluluğu olmaktan çıktı.
‘Suriyeli sığınmacıları savaşa gönderelim’ ahlaksızlığı
Şimdiye kadar IŞİD’in yayınladığı benzer videolar gerçek çıktı. 2015 Şubat’ında IŞİD, esir aldığı Ürdünlü bir pilotun benzer şekilde infaz edildiği videoyu yayınladı.
Ürdün Kralı Abdullah, videonun yayınlanması üzerine ABD gezisini sonlandırıp ülkesine dönerken “İnancımızı, değerlerimizi, insani prensiplerimizi korumak için onları yerin dibini sokana kadar savaşacağız” dedi.
Kralın savaşçı dilini doğrulamak değil derdim. Ancak bir Ortadoğu ülkesinin böylesine bir vahşete, tehdide karşı verdiği tepki ve duruşu hatırlatmak gerek.
Cihatçı örgütlerle bağlantıları dünyaya mal olmuş Türkiye’nin benzer bir tehdide karşı havalara bakıp ıslık çalmasının nasıl algılandığını sizin yorumunuza bırakıyorum.
Son olarak, ‘Suriyelileri o kadar besledik, savaşa onları gönderelim’ şeklindeki akıl almaz ırkçı, faşist önerilerin karşısında dehşete kapıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Sokakta karşılık bulan bu ‘dahiyane çözüm’ artık insanlığın dibinde olduğumuzun kanıtı değilse, nedir?
Madem savaşa bu kadar susamışsın, gariban çocuklarını, sığınmacıları cepheye süreceğine önce kendin git!