Neden bazı gazeteciler, kriterlerinin ne olduğunu bile açıklamadan sürekli “kazanacak aday” üzerinden, çoğu spekülatif, iddialar ortaya atıyor? Hatta bazıları takım tutar gibi aday tutuyor, bir diğerinin zaaflarını sıralıyor. İnsanın aklına bazı ihtimaller geliyor elbet; gazeteciliğin ötesine geçmenin siyasi beklentilere alan açtığını defalarca gördük. Belki bazıları da yeni iktidarın medyasında daha güçlü konumlar peşindedir. Olamaz mı, olabilir, ancak bu geçmişte yapılan hataların tekrar edileceği, şikâyet ettiğimiz çarpık düzenden kurtulamayacağımız anlamına gelir.
Gazeteciler, kazanacak bir adayın niteliklerini tartışmak istiyorsa, kamuya sorumlulukları gereği, toplumun beklentilerine ve adayların bunları nasıl karşılayacağına odaklanmalı. Kendi beklentilerini toplumun çıkarıymış gibi sunmamalı. Kendi beklentilerine odaklanacaklarsa o zaman bir an önce meslekleri ile siyasi ikballeri arasında bir seçim yapıp, bunu kamuyla paylaşmalı.
“Kazanacak aday” balonu sokağa çıkamayan, sesini duyuramayan, ‘bu son şansımız’ diye düşünen seçmeni tetikliyor, depolitikleştiriyor: “Ben de daha demokrat bir aday olsun isterim ama halkımız maalesef…”le; “diş fırçası olsa ona oy vereceğiz” arasındaki çelişki her iki tarafından halkı küçümsemeye çıkıyor. Sadece gazeteciler değil, bu propagandaya (programlarına davet ettikleri spin doctor’a dönüşen siyaset bilimciler, araştırma şirketi yöneticileri yoluyla) alan açan medya yöneticileri de iştirak ediyor. Bugüne dek halkı küçümseyen bir propaganda modelinin kazanmışlığı yok Goebbels’in yöntemleri dahil.