Türkiye’nin iç gelişmeleri ve bunların alacağı yön, artık, Suriye’de “sahadaki” gelişmelerle birebir bağlantılı. “ABD-Kürt koalisyonu”nun 2015’in son günlerinde Kuzey Suriye’de elde ettiği “askeri başarılar”, iktidarın tüm dış politika hesaplarını öylesine altüst edici nitelikte ki, Amerikalılar, Ankara’nın kulağına “hoş söz fısıldama”ya kendilerini mecbur hissediyorlar.
Çünkü, PYD-YPG, Teşrin Barajı’nı ele geçirerek, “Fırat’ın batısı”na geçti ve Türkiye’nin “kırmızı çizgiler”i kendiliğinden siliniverdi.
Çok önemli siyasi sonuçlara gebe olan söz konusu askeri ilerleme, “Arap, Süryani ve hatta Türkmen unsurları” da içinde barındıran ve “Suriye Demokratik Güçleri” adını taşıyan “yeni yerel koalisyon”un imzasıyla gerçekleştirildi. Gerek Erdoğan, gerekse Davutoğlu, bu “imza”ya bakarak, sanki “kırmızı çizgiler” ortadan kalkmamış gibisinden açıklamalar yapıyorlar ama söyledikleri doğru değil.
Zira, “Suriye Demokratik Güçleri”nin yüzde 85’ini YPG’nin oluşturduğu bir sır değil.