Kendilerini aklama girişimlerini ayrıca başka etkinliklerle de sürdürüyorlar. Altın Madencileri Derneğinin girişimiyle, 16 Mayıs 2024’te Ankara’da “sorumlu altın işletmeciliği” başlıklı bir etkinlik yapılacağı duyuruldu. Ancak ‘sorumlu’ değil ‘sorunlu’ olan bu işlemlerden birini sizlere açmak istiyorum. Kışladağ-Eşme-Uşak bölgesinde, iki yıl aradan sonra geçtiğimiz 11 Mayıs’ta gözlemde bulundum. 2006’dan bu yana faaliyette olan altın işletmesi, bölgede yıkımını büyüterek sürdürüyor. Çöpler-İliç-Erzincan yıkımını aşacak büyük bir potansiyel ile karşılaştık Kışladağ çevresinde.
Son yıllarda Söğütlü-Ören, Küçükilyaslar köyleri boşaltılmış, arazileri madencilik ile işgal edilmiş ve yıkım sürüyor. Konuşan köylüler “Zorunlu göçe tabi olduklarını” dile getiriyor. Köyler boşaltılmış, savaştan çıkmış gibi. Şimdi burada bunca sorunu yaratanlar başkentte “sorumluluk sahibi” olarak gösteriye hazırlanıyorlar. Kışladağ dağ olmaktan çıkmış, liç yığınına dönüşmüş durumda. Boyutları 100 metreyi aşmış yükseklik ve birkaç kilometre uzunluk ve derinlikle bu yığın, yeni bir yıkım tehdidi olarak bekliyor. Yirmi yıl önce 3 bin kadar koyun-keçi sayısı olan çevre köylerde bu sayı 100-200’e kadar düşmüş. Uşak’ın su havzalarının kaynağını oluşturan dağ artık kimyasallarla yüklü bir açık alan depolama sahası! Yıllardır bağ ve bahçesinden ürün almakta zorlanan insanlar hesapta yok. Sadece borsa değeri düşünülüyor. Bir coğrafya, suyu başta olmak üzere topyekûn yıkım altında. Bu yıkımın sorumluluğunu da tıpkı İliç gibi kimse üstlenmiyor. Gelmekte olan gizleniyor.
Üstüne Gediz-Kütahya ile Banaz-Uşak arasında birçok havzayı, barajı besleyen su deposu Murat Dağı da hedef alınmıştır. Karaağaç köylüleri daha önce yapılan sondajlar ile “Sularının kirlendiğini, kaynaklarının kuruduğunu, yer değiştirdiğini” dile getirerek, bu girişimi istemediklerini ve buna karşı direneceklerini ilan ediyor, seslerinin duyulmasını istiyor.