Z kuşağı kitaba sanılandan çok daha düşkün. Yeni milenyumda dünyaya gelen bu genç insanların, binlerce yıllık teknolojiye yani basılı kitaplara ilgi göstereceğini kimse tahmin etmezdi. Ama neyse ki durum tahminlerin ötesinde gelişti. Türkiye’de gençlik edebiyatının, yayıncılığımızın buz dağı olduğunu düşünüyorum. Hem de yıllardır böyle. Anlı şanlı yayıncıların binlerce başlıkla, çok ünlü edebiyatçılarla ulaştıkları satış rakamlarını, adı sanı duyulmadık yayınevleri on-yirmi genç yazarla kat kat aşıyor. Yıllardır bunun en büyük delilini kitap fuarlarında görüyoruz. Genç yazarların Z kuşağından genç okurlarına kitap imzaladıkları salonlar miting alanı gibi binlerce hayranı ağırlıyor.
Gençlik kitapları basan yayınevlerinin sosyal medya hesaplarını izlerseniz kendinden emin, zor beğenen bir kitlenin varlığını siz de gözlerinizle görürsünüz. Yazarları tutkuyla takip eden, serileri büyük bir zevkle kütüphanesine dizen, onları özel kutuların içinde, posterler ve çıkartmalarla zenginleştirilmiş bir halde almayı seven bir okur kitlesi. Bu dünyada kitaplar anlattıkları hikayeler kadar, çeviri kaliteleri ile de kapak tasarımıyla da cildi ve şömizi ile de önemli. Yani bizim o eski dostumuz hiç olmadığı kadar nesne olarak da değer görüyor. Basılı kitap belki de günümüz dünyasına ait bir şey olmadığı için ‘cool’ bir kültürel nesneye dönüşüyor ve gençlerin ilgisine mazhar oluyor. Bunu ‘kitabın bir oyuna dönüşmesi’ olarak tanımlayanlar da var. Eğer öyleyse oyun yaşı geçince ilgi de biter. Ama ben öyle olmadığını düşünüyorum. Kitabın nesne olarak kutsallaştırılması tarih boyunca tüm tutkulu okurlar için geçerliydi. Bugün ‘kitapseverliğin’ yeni sürümünü yaşıyoruz bence.
Geçenlerde kitapçı dükkanlarının yeni müdavimlerinin de Z kuşağı olduğunu okuyunca iyice şaşırdım. Çünkü netice itibariyle bilgisayara doğan bu insanların hem de daha ucuza satan e-ticaret sitelerinden başka yerden alışveriş yapmayacaklarını düşünebilirsiniz. Guardian’ın haberine göre kitapçılar da yeni cool olmuş. Gençler kitaplarını buradan almayı, burada vakit geçirmeyi, buradaki görevlilerle kitap konuşup onların tavsiyelerine göre kitap almayı ve tabii ki burada selfie çekip yayın yapmayı seviyormuş… Bizde de özellikle okuma salonları kuran Penguen, BKM gibi kitapçı zincirlerinde neredeyse sadece genç insanları görmeye alıştık. Burada insanlar hem sosyalleşiyor hem de gerçekten kitap alıp okuyor. Yani sonuçta kitap dünyamız hiç de fena durumda değil. Üstelik Türkiye tarihinin en baskıcı, kitabın kültürün en az desteklendiği kitlelerin ‘modern’ olan her şeyden uzaklaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde durum bu.