Covid-19 pandemisi aşılar sayesinde ve milyonlarca insanın hastalığa yakalanmayı seçmesi nedeniyle bir “kriz” olmaktan çıkmış hâlde; ancak pandemi boyunca da anlattığım gibi, insanı tehdit eden tek koronavirüs SARS-CoV-2 virüsü değil. İnsana bulaştığı bilinen 7 farklı koronavirüs tipi var ve bunlardan 4 tanesi aralıklarla insanlarda hastalıklara neden olmaya devam ediyor. Ama bugünkü hikayemizin başrolündeki koronavirüs, insana bulaşan bir virüs değil. Kedilere bulaşıyor. Ve bu virüs, hayvansever derneklerin bildirdiğine göre, “Kedi Adası” olarak da bilinen Kıbrıs’ta sadece 7 ay içinde 300.000 kadar kedinin ölümüne sebep olmuş olabilir!
Kedi Koronavirüsü (FCoV), dünya genelindeki kedilere bulaşabilen bir RNA virüsü. Tıpkı o 7 insan koronavirüsünden biri olan NL63 gibi Alpha coronavirus ailesinden olan bu virüs, kedilerde iki ayrı hastalığa sebep olan iki virüsten oluşuyor: Kedilerde bağırsaklara bulaşan Kedi Enterik Koronavirüsü (FECV) ve kedilerde meşhur “FIP” (yani “Bulaşıcı Kedi Peritoniti”) hastalığına sebep olan Kedi Enfektöz Peritonit Virüsü (FIPV). Bu virüs kediden kediye dışkı ve ağız yoluyla bulaşıyor ve neyse ki şu ana kadar insanlara bulaştığı bilinmiyor. FIP, geride bıraktığımız birkaç yıla kadar kediler için büyük oranda ölümcül bir hastalıktı. FIP’e yakalanmış kedilerde genellikle sadece semptomlar tedavi ediliyordu ve ölüme kadar olan süreci daha rahat atlatmaları hedefleniyordu. Ancak son dönemde geliştirilen yeni yöntemler sayesinde FIP’li kedilerin ömrü ve sağlığı dikkate değer miktarda arttırılmış halde. Yine de birçok kedi, tedaviye rağmen ölmeye devam ediyor.