HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, altı aylık kızıyla cezaevine konan öğretmen Ayşe Çelik’e gönderdiği mektubunda “Sana ve Deran’a söz veriyorum ki, bu ülkede çocuklar hapishanelerde değil, özgür ve güvenli yarınlarda büyüyecekler” dedi.
Kanal D’de yayınlanan Beyaz Show’daki “Çocuklar ölmesin” sözleri nedeniyle, ‘Ayşe öğretmen’ diye anılan Çelik hakkında ‘terör örgütü propagandası yapma’ iddiasıyla dava açılmıştı. Çelik’e verilen bir yıl üç ay hapis cezası 2 Ekim 2017’de onanmıştı.
Çelik’in avukatı Mahsuni Karaman AYM’ye Çelik’in hapse girmemesi için hak ihlali ve infaz durdurma başvurusu yapmıştı. AYM Çelik için herhangi bir karar vermedi.
Öğretmen Ayşe Çelik, geçtiğimiz cuma günü saat 17.45’te polis aracıyla Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’ne getirilmiş, hakkındaki hapis cezasının infazı için cezaevi görevlilerine teslim edilmişti.
‘Ayşe öğretmen’e mektubuna “‘Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın’ diye televizyon ekranından bu ülkenin bir yurttaşı olarak, bir kadın ve bir öğretmen olarak en doğal, en meşru hakkınla duyarlılık çağrısı yaptığından bu yana yaklaşık iki yıl geçti” diye başlayan Buldan, “O güzel günleri mutlaka, ama mutlaka getireceğiz. Biz’ler kazanacağız. İyilik kazanacak. Güzellik kazanacak. Barış kazanacak. Yaşam kazanacak… Buna inan ve her şeye rağmen aydınlık günlere dair umudunu asla kaybetme” diye bitirdi.
‘Sonsuz bir mahcubiyet duygusu içerisindeyim’
Buldan’ın mektubu şöyle:
“Ayşe öğretmenim, sevgili kız kardeşim,
‘Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın’ diye televizyon ekranından bu ülkenin bir yurttaşı olarak, bir kadın ve bir öğretmen olarak en doğal, en meşru hakkınla duyarlılık çağrısı yaptığından bu yana yaklaşık iki yıl geçti.
Hukuksuzluğun başat olduğu, demokratik ve insani değerlerin çürümeye bırakıldığı bir ülke ortamında, bu iki yıllık sürede otoriter rejimin saldırısına, lincine maruz kaldın. Sorgulandın, yargılandın, mahkûm edildin. Toplum senin şahsında, insan canını, çocukların yaşam hakkını savunmaktan bezdirilmeye çalışıldı. Yıkımların, acıların, haksız uygulamaların gerçek tanıklığı senin şahsında susturulmaya çalışıldı.
Bütün dünya bilir ki, hiçbir dinde, hiçbir öğretide ve hiçbir ahlakta yaşamı savunmanın bir suç olduğu görülmemiş, bu erdemli davranışa hapis cezası öngörülmemiştir. Sana ve bebeğine reva görülen bu haksız, vicdansız, insafsız uygulamayı aklını ve vicdanını yitirmemiş hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değildir.
Maalesef ki, 6 aylık bebeğinle onurlu bir barışın sağlanamadığı, demokrasi ve insan haklarının tesis edilemediği bir ülkede yaşamanın bedelini ödüyorsun. Senin ve Deran bebeğin için, aynı zamanda sizin gibi haksızca tutuklanan bütün barış ve yaşam savunucularımız, çocuklarımız ve bebeklerimiz için sonsuz bir mahcubiyet duygusu içerisindeyim.
Barışı henüz sağlayamadığımız, adaleti tesis edemediğimiz her gün için size ve bütün halkımıza sonsuz borçluyuz. Ve bu borçluluk duygumuzun omuzlarımızdaki yükü, aldığınız gayri meşru mahkûmiyet kararıyla daha da ağırlaşmıştır. Bilmeni isterim ki, bizler yaşamı soluduğumuz son ana kadar bütün varlığımızla çocuklarımıza yaşanılası bir ülke vermenin mücadelesini yürüteceğiz.
Sana ve Deran’a söz veriyorum ki, bu ülkede çocuklar hapishanelerde değil, özgür ve güvenli yarınlarda büyüyecekler. O güzel günleri mutlaka, ama mutlaka getireceğiz. Biz’ler kazanacağız. İyilik kazanacak. Güzellik kazanacak. Barış kazanacak. Yaşam kazanacak…
Buna inan ve her şeye rağmen aydınlık günlere dair umudunu asla kaybetme.
Dayanışma duygularımla ve sevgilerimle seni ve Deran bebeğimizi kucaklıyor, gözlerinizden öpüyorum.”