NESLİHAN KAZDAL
uranesinfo@gmail.com
uranes.org
Bu seneki tutulma mevsiminin son aşaması, sürprizli çıkışındayız. Güvendiğimiz somut sabit dayanıklı bir kapının beklenmedik bir şekilde ardına kadar açılması veya hızla esneyip şekil değiştirmesi ne hissettirirdi?
Beş dakikada değişir her şey. Böyle bir şey mümkün mü? Yılların, duyguların, tutkuların; krizlerin, ortaklıkların, borçların; kaynaşmış içiçe girmiş ilişkilerin, derin gömülü gizli düşüncelerin şıp diye bilinen, görünen, kaçınılmaz bir somutluğa varması olası mı? Potansiyel de bu zorluk da.
Güneş Tutulması sonrası
Üç ayrı yönden çeken sabitliği, gerginliği, baskıyı ve dinamizmi hissediyorsak boşuna değil. 25 Ekim’de Akrep’teki güneş tutulmasıyla uzun zamandır tutup el atmadığımız zehirli, krizli yapıları geride bırakıp yepyeni, taptaze bir arınmayla ortaklaşa hareket etmek, damıtıp dönüşmek üzere yola çıktık. Bunun bilincinde olsak da olmasak da bu önemli bir kapanış ve başlangıcın ilk adımıydı.
Şimdi bunun ilk sonuçlarını gördüğümüz güçlü mü güçlü bir dolunay fazı olan Boğa’daki Ay Tutulması aşamasındayız. Üstelik bu sefer keskinliği somut tam ay tutulması.
Geçtiğimiz haftalarda ortak kaynaklara, intim paylaşıma, ortaklaşa maddi manevi yaşama, ilişkilerimizin derin sularına, ciğerimizde hissettiğimiz hakikatin zihnimizden dilimize taşınıp taşınamamasına dair gündemimizde neler vardıysa şimdi su yüzünde.
8 Kasım 2022 Salı etkileri yaklaşık altı aya kadar etki edebilecek ay tutulmasıyla bu güçlü dolunay fazı saat 14.01’de Boğa’da keskinleşiyor. Sabian sembollerinden yararlandığım Lynda Hill diyor ki; tutulmaların altı ay ile bir yıl arasında etkilerinden bahsederiz. Ama bazen öyle kadersel ya da merkezden etkiler sunarlar ki bir senenin etkisi yıllarca sürebilir, unutulmayabilir. Sizce de kollektif olarak son derece tarihi dönemlerden geçmiyor muyuz?
Boğa’da Ay Tutulması
Bu tutulmanın birçok bileşeni var. Önce Boğa’daki ihtiyacın altını dolduralım. Kuzey Ay Düğümü yönünde, yani bizi olumlayacak kadersel bir vurguda gerçekleşen bu tutulma geriye çeken krizler, kayıplar, toksik ilişkiler, zararlı fikirler, maddi manevi vurguların içinden sıyrılıp kendi somut kaynağımıza dayanmanın, görünen, bilinen, elle tutulan değerleri yaratmanın, istikrar ve sürdürülebilirlik getirebileceğimiz yerlere ”Benim” diyerek sahip çıkmanın ihtiyacında olduğumuzu gösteriyor. Akrep-Boğa hattında hep bu duygusal kriz-maddi güvenlik, ortak değer-kişisel değer örüntüsü olduğunu hatırlayalım.
Ve fakat; Ay’ın yanında Uranüs dakika farkıyla sıkı sıkıya temasta. Sadece ”Benim” deyip tutmak mümkün değil. Müthiş bir uyandırıcılık, sürprizli bir dinamizm, sarsıcı bir şoklama etkisi söz konusu. Boğa gibi maddi ve fiziksel olarak dayanıklı, istikrarlı, güvenli ve sabit hareket etmek, hatta bırakın hareketi, durup oturaklı kalmak isteyen bir yapıya bu ‘şoklama’ oldukça sarsıcı gelebilir. Ama bu bilgi hiçbirimize artık yeni ya da o kadar da yabancı değil. 2018’den beri bu maddeyi ve fizikseli ‘bildiğimiz gibi tut(a)mamanın’ içindeyiz. Tutmak istediğimiz şeyler -değerler, para, mal, mülk, güzellik, doğa, tarım, kaynak- başka bir şekilde varolmak ya da bu şekilde varolamadığı için çıkıp gitmek durumunda. Yeni değer, kalıcı olabilecek dinamizm işte burada.
Bir sıçrama gerekli. Bir sürpriz. Kişisel kaynaklarımızla, maddi değerlerimizle, sahip çıkıp benim diyeceğimiz güvenliğimizle ilgili başka bir şekilde davranmamız. Bu sürprizi biz mi yaratacağız bu sürpriz bizim başımıza mı gelecek, sürprizin doğasında gizli. Sabit kalmak nasıl mümkün? Önce bu yapıdan özgürleşerek, sonra yenisini inşa ederek.
Dolunayla sıkı sıkıya yan yana duran Uranüs bütün bu özgürleştirici zelzelenin, Güneş ve Ay’a, tüm Boğa ve Akrep hattına tek başına meydan okuyan Satürn de bu baskılayıcı mecburiyetin sorumlusu. Neyse ki tutulma Kuzey Ay Düğümü yönünde, karmik gelişim istikametinde. Yani o özgürleşmeyi tutalım, yeni güvenliği ve değeri bambaşka bir resmin içinden yaratalım diye.
Satürn ve Diğerleri
Haritanın yükseleni Kova ve Satürn tam orada, Akrep’te yığılmış Güneş, Venüs, Merkür, Güney Ay Düğümü ve Boğa’da yanyana duran Ay ve Uranüs’e tam karşıdan meydan okumada. İlişkilerimiz ve kaynaklarımızla ilgili açmazlarla sürpriz uyanışlar, fikirlerimizi derinlerden çekip çıkarmakla onlara ket vuran baskıların gelgitinde sıkışık gergin çatışmalı hissedebiliriz. Her ne oluyorsa, ister kişisel ister sosyal, aslında bireyleri olduğumuz toplumun, şu anda dünyayı oluşturan biz insanların sınavıyla ilgili. Kova dediğimiz koca bir orman ve ormandaki her bir ağaç. Her birimiz bu ortak ve kişisel değerler örüntüsünden etkileniyor, her bir kişisel seçimimizle kollektifin geleceğini de tayin ediyoruz. Farkında olarak ya da olmayarak üstümüzdeki seçim baskısının -seçimi her anlamda kişisel, sosyal, siyasi, ticari alabiliriz- kendimizle ilgili, kendimiz için bir ‘değer’i seçerek kolektife bir tuğla koyuyor, toplumsal inşaata katkı sağlıyoruz.
Geleceğin değerini oluştururken her birimiz nasıl değerlere sahip çıkmak istiyoruz? Nasıl bir kaynağın neferi olmak istiyoruz? Neyi üretmek, ona sahip çıkmak, onu sürdürülebilir kılmak ve benim diyerek onunla bambaşka, yepyeni, ufuk açıcı, şimdiden öteye sıçratıcı bir ‘yeni dayanıklı yapı’ oluşturmak istiyoruz?
Bütün bu metaforik cümleleri alın para kazanma biçiminize yerleştirin, ilişkileri yaşayışınıza götürün, fikirlerinizi ifadenize işleyin, ortak ve bireysel yaşamınızın kriz ve güvenlik diyarlarına dağıtın. Hala kriz, kayıp, savaş mı (ne uğruna ve hala geçerli mi?) yoksa yeni bir uyanış, aydınlanma, barış ve uyumlanma mı?
Dolunayın Sabian Sembolü
16 derece Boğa’da gerçekleşen dolunay ve ay tutulması derecesine Sabianlar ne demişler bakalım. Bu derecede geçtiğimiz Haziran Venüs ve Uranüs de kavuşmuştu. İlişkileriniz, kişisel kaynağınız, özdeğerinizle ilgili bir vurgu yaşıyorsanız o döneme de bir bakın.
Güç timsali kılıçlarla aydınlanma timsali fenerler arasındaki sembolik savaş
Pratik ihtiyaçlarınızla bu ihtiyaçların altında yatan sebeplerin arasında bir çatışma vardır. Bazen insan kendini ‘bir şeyi’ elde edip başarmaya öyle kaptırır ki bunu ‘neden’ yapmaya çalıştığının çıkış noktasını unutur. İnsanlara ‘aydınlanma’ vaadinde bulunduğunuzda buna genellikle direnç gösterirler çünkü büyük ihtimalle bu ‘aydınlanma’ hayatın bildik alışıldık akışını bozup sarsacaktır. Belki siyasi gündem belki ticari meseleler söz konusudur, ama sonuç aynıdır; bir ikna yöntemi veya güç kullanılarak belli bir gündemin elde edilmesi arzulanır. ‘Savaş’lar ancak ardındaki ideallere gerçekten inanıyorsanız uğruna mücadele etmeye değer davalardır. Bunu yapabilmek için de bir durup neyi neden yaptığınızı yeniden değerlendirmeniz gerekir. Eğer mücadele bir alışkanlık haline gelir, amacından saparsa, ruhsal karmaşaya kapılıp içsel olarak zayıf düşebilirsiniz. İçinizde taşıdığınız her karmaşa dış dünyanın gerçeğini yeniden değerlendirmeniz gerektiğinin bir işaretidir. ‘Kılıcın’ bırakılması ve barışın hüküm sürmesi için nasıl bir dönüşüm gerçekleştirmeniz, nasıl bir kabul ve anlayış ışığına taşınmanız gerekmektedir?
On dokuz yıl önce
Bu dolunay ve ay tutulması on dokuz sene önce de, 2003 senesinde bu zamanlar aynı derecede gerçekleşmişti. Şimdinin dinamikleriyle tamamen aynı olmasa da ve bizler de on dokuz sene önceki biz olmasak da karşımızdaki tema aynı. O zaman hayatımızda bu kişisel ve ortak değerler, maddi manevi güvenlik ve krizler ekseninde ne gibi başlangıç bitiş temaları söz konusuyduysa şimdi mesele bugünün gerçeğiyle aynı şeylere nasıl tepki vereceğimiz.
Beş dakikada değişir mi her şey, bir insan, bir ilişki, bir düşünce, bir toplum, bir düzen?
Bir fener yandı mı karanlık siner.