H. Ayhan Tinin / Sanat da var / Dizi
Dr David L. Rosenhan 1973 yılında Science dergisinde, bilim dünyasını karıştıran bir makale yazdı ‘akıl hastanelerinde akıllı olmak üzerine!’
Basit bir sorunun yanıtını arıyordu ünlü psikiyatr: ”Bir kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı ve akıl sağlığının derecesi anlaşılabilir mi?”
Tıpkı ‘Cezailer’ dizisinde Dr Mert Güngel’i canlandıran Yiğit Özşener gibi…
Birbirine benzeyen dizi hikayelerinden fenalıklar geldiği yeni sezon yapımları arasından sıyrılan bir işle karşılaştık nihayet… ‘Cezailer’ farkında olarak ya da olmadan bıçağın keskin tarafına yatanların hayatlarını inceliyor.
İzleyicinin dikkatini odaklayan kurgusu, kalabalık sahnelerdeki başarılı çekimleri, ama en önemlisi hikayesiyle öne çıkan bir dizi ‘Cezailer.’
Dizinin hikayesi kısaca, bir psikoloğun (Mert Güngel/Yiğit Şener) 70’li yıllarda yapılan bir deneyi, ‘Rosenhan Deneyi’ni tekrarlamak adına, kendini hasta göstererek akıl hastanesine yatmasıyla başlıyor.
İzleyici ilk andan başlayıp derin sorularla baş başa kalıyor. Normal nedir?
Anormal nedir?
Kimi zaman normal gibi görünen anormalleri, anormal gibi görünen normalleri nasıl ayırabiliriz?
Başlangıçta bu soruların yanıtları insana basit gibi geliyor değil mi? Oysa ‘Cezailer’ dizisinde Dr Menderes’i canlandıran Rıza Kocaoğlu’nu izlemeye başladıktan hemen sonra zihninizde, bu soruların o kadar da kolay sorular olmadığını düşünmeye başlıyorsunuz.
Sahi nedir normal, nasıl çizilecek sınırlar? Özellikle sanat dünyasının işi bu konuda bir hayli zor.
Karısıyla birlikte insanlığın çektiği acılara dayanamadığı için intihar ettiğini söyleyen Stefan Zweig’ı çizginin neresine yerleştireceğiz?
Bir bilim insanın tutkulu merakıyla bir sanatçının yaratıcı dehası arasında normal nerede yer alıyor?
Kendi üzerinde ilaç deneyen araştırmacı hekimlerle, deprem anında etkili gözlem yapabilmek için fay hattındaki evinde olmayı dileyen ünlü jeoloji profesörümüzü düşünün.
Bugüne kadar yapılan çalışmalar; Freud ve Foucault’nun çıkarımları da dahil olmak yapılan araştırmalarda yüzde 50, sanatsal üretimle normalin çizgisini aşmak arasında olumlu korelasyonlar buldu. Hiç de küçümsenecek bir oran değil. Belki bir gerçekten bahsediyor ama hakikati de ifade ediyor mu sizce?
”Normal değil” dediklerimiz zaman zaman ‘ya aslında böyle değilse’ diye hayatı, insanı, yaşadığımız dünyayı sorgulayan insanlar olabilir mi?
Şizofren tanısıyla ordudan atılan Jack Kerouac’u nereye koymamız gerekiyor?
Şair ve hikayeci Bukowski’yi saymıyorum bile…
Ya her fırsatta düelloya giren yazar ve şair Mihail Yuryeviç Lermontov?
Karısı Zelda’yla hep sevginin ve kıskançlığın sınırlarında yaşayan yeni roman çağının kralı Fitzgerald bir akıl hastanesine girse, dışarı çıkabilir miydi?
Bilinç akışı tekniğini kullanarak yazan Virginia Wolf, James Joyce, William Faulkner…
Normalin dar kapılarından kim geçebilir?
‘One Flew Over the Cuckoo’s Nest‘ ya da bizdeki adıyla ‘Guguk Kuşu’ filmini hatırlıyor musunuz?
Yönetmen Milos Forman, baş karakter Jack Nicholson… Film fırtına gibi etki yaratıp, çevrildiği yıl Oscar heykelciklerini toplamıştı. Hatta geçen ay bu filmdeki rolüyle Oscar da kazanan Louise Fletcher’ı kaybetmiştik. ‘Hemşire Mildred Ratched’ rolüyle ödül kazanırken olağanüstü bir performans sergilemişti oyuncu.
İzlemediyseniz izleyin ve bir kez daha anormal etiketi yapıştırılan sıradan bir insanın neler yaşayacağını görün!
Bu çılgın dünyada, ruhlarımızın iyice incelmiş kabukları bizleri koruyabilir mi zannediyorsunuz?
Sürüden ayrılan, yalnız gezen bir kurt olan herkesi neden damgalıyoruz?
Bu dünyadaki acıların ya da felaketlerin varlığı daha anormal değil mi?
Uzayda maden gezegenlerde araştırma yapacak maden şirketleri kurulurken, dünyadan uzaya gönderilen her uydunun maliyetini düşündüğünüzde; enerji krizi, dünyada kıtlık gibi kavramlar size normal geliyor mu?
Issız bir dağ istasyonunda çıplak ayakla karlar üzerinde yürüyerek kendini ölüme hazırlayan Lev Tolstoy ile bugün halen savaşmaktan söz eden dünya liderleri arasında ya da kendisinden on yaş büyük insanların önünde eğilmesinden veya el bağlamasından rahatsız olmayan bir şirket CEO’sunu düşündüğünüzde; normal veya anormal hangi tanıyı seçmeyi tercih edersiniz?
Bu olguları hangi koşullarda manik depresif, şizoid bozukluk ya da narsistik kişilik bozukluğu olarak tanımlarsınız?
”Herkes öyle yapıyor” demek normalin kabul çizgisi olabilir mi?
Toplumların normali anlamlandırma çizgisi, bilimin ya sanatın önünde görünmeyen duvarlar oluşturabilir mi?
Bu ve benzeri sorularla ‘Cezailer’in ilk bölümünü bir solukta izlemek mümkün.
Yönetmenliği ve yapımcılığını Murat Can Oğuz’un yaptığı, senaryoyu Ayberk Çınar ile birlikte yazdıkları dizi, kanımızca sezonun izlenmeye değer yapımları arasında üst sırada yer alacak. Kaçırmayın!