Skandalın ortaya çıkmasının ardından Diyanet, “Konunun yüce dinimiz İslam ile bağdaştırılması son derece rahatsız edicidir” açıklamasıyla toplumsal tepkiyi engellemek için olayı “kutsallık” hattına çekiyor.
Aile Bakanı, istismarın siyasetin konusu olmadığını iddia ederek konunun politik tarafını karartmaya çalışıyor. Muhalefet kanadından bile benzer sesler yükseliyor; Saadet lideri Temel Karamollaoğlu, tarikat ve cemaatlerin kapatılmasını talep edenlerin aklını sorguluyor.
Öğrendiğimiz vaka, korkunç bir cinsel istismar olayından çok daha fazlası. Birileri olayın politik yönünü örtbas etmek istese de Türkiye’de sağ devlet aklının yaptığı tercihler ve son 20 yılda AKP’nin ülkeyi sürüklediği istikamet, bugün çocukların güvende olmadığı bir ortam yaratarak yaşananların “siyasi ayağı” oldu.
2016’da Karaman’da Ensar Vakfı’na bağlı bir yurtta 45 çocuğa tecavüz vakasını da BirGün ortaya çıkarmıştı ve o zamanlar da aynısını söylemiştik: Bu düzene laikliği savunarak çomak sokmadıkça ve ülkeyi solun değerleriyle sarmalamadıkça geleceği kurtarabilmenin imkânı yok. Mesele inanma ya da inanmama değil, özgür yurttaş olabilme meselesidir. İşte Cumhuriyet’in 100. yılında kritik bir seçime doğru giderken halkın karşısında duran yol ayrımı budur.