
FEYZA BAYRAKTAR*
[email protected]
Belirsizlik kavramı, son yıllarda, özellikle pandeminin başlamasından bu yana sık sık gündeme geliyor. Bunun temel nedenlerinden biri şu: Belirsizlik süreçlerini pandemi öncesinde de zaman zaman bireysel yaşamlarımızda deneyimliyorduk, ancak pandemiyle birlikte insanlık olarak aynı anda birçok alanda benzer belirsizlik süreçlerine maruz kaldık.
Deneyimlenecek sürece dair hiçbir bilgiye sahip olmamak ya da çok kısıtlı bir bilgiye sahip olmak, sürecin getireceklerine dair herhangi bir tahminde bulunamamak, dolayısıyla da geleceğe dair hedef koyup adım atamamak, hemen her insanı duygusal olarak zorlayabilir.
Beyin, hayatta kalmaya yatırım yapar ve güvende olup olmadığını bilmek ister. Bu nedenle de belirsizlik, çoğunlukla bir tehdit olarak algılanıp stres seviyesinin yükselmesine zemin hazırlar. Belirsizlik karşısında kaygılanmak gayet doğaldır ama belirsizliklerin artması ve belirsizlik süreçlerinin uzaması, belirsizliğin beraberinde getirdiği kaygı, gerginlik, tahammülsüzlük gibi duyguları yönetmeyi de iyice zorlaştırabilir.
Pandeminin başlamasıyla belirsizlik sürecini ve bu sürecin hissettirdiklerini tüm insanlık olarak aynı anda, benzer şekillerde deneyimledik, demiştim. Her ne kadar sonuna gelinmiş gibi gözükse bile bu sürecin sebep olduğu psikolojik etkilerin tamamen ortadan kalktığını söyleyemeyiz. Bireyden bireye farklılık gösterse de bu etkilerden tamamen kurtulmak aylar hatta yıllar sürebilir.
Bu süreçte, insanlar birçok alanda kayıplara maruz kaldı. Bunlardan biri, günlük rutinimizdi. Özellikle son dönemde, birçok insan pandemi sürecinde değişen günlük rutinin, pandemi bittiği zaman eski haline döneceği varsayımının geçerli olmadığı gerçeğiyle yüzleşti. Diğer bir deyişle, ‘eski, olağan hayata geri dönme’yi tahayyül eden birçok insan hayal kırıklığına uğradı, çünkü insanlar her ne kadar pandemi öncesi günlük rutinlerine dönmeye başlasa da süreç içinde değişen koşullar ve yaşanan deneyimler, insanların bireysel yaşamlarında da birçok değişim meydana getirdi.
Örneğin, son günlerde sıklıkla gündeme gelen zamlar, birçok insanın pandemi öncesi günlük rutininde yaptığı, günlük rutininin parçası birçok şeyi yapmayı ertelemesine, yapmaktan vazgeçmesine neden olduğu gibi gelecekle ilgili planlar yapmasını da zora soktu. Dolayısıyla, pandemi biterken yeni bir belirsizlik süreciyle yüzleşmek, eş dostla sık sık bu süreç hakkında konuşmak ve bu belirsizliğe bağlı ortaya çıkan kaygıyı yönetmek zorunda kalmak da yeni günlük rutinin bir parçası haline geldi.
Pandemi sürecinde, aile bireylerinin, eşlerin olağan sürece kıyasla evde birlikte çok daha fazla zaman geçirmesi, kişisel alanın hayli kısıtlı olduğu koşullarda, olağandışı bir süreçte, aynı çatı altında yaşayıp çalışmak zorunda kalması, insanların sosyal izolasyon sebebiyle sosyal çevreden uzak kalması gibi nedenlerle ilişkiler sınanıp sorgulandı; birçok insan var olan ilişkilerini bitirdi veya ilişkilerindeki mesafeleri değiştirdi. Böylece, pandemiden önceki günlük rutin, ilişkiler boyutunda da değişti.
Pandemiden önce hayatın doğal akışında yapılan aktivitilerin bir kısmı unutuldu, alışkanlık olmaktan çıktı. Örneğin sinemaya gitmek, konsere gitmek, seyahat etmek birçok insanın günlük rutininde yer alırken, uzun süre bu etkinliklerden uzak kalmak da insanların günlük rutinindeki alışkanlıklarını değiştirdi. Yasakların kalkmasıyla her ne kadar bazı insanlar, eski alışkanlıklarını hayatlarına yeniden sokmaya çalışsa da bazı insanlar için bu alışkanlıklar hala rafta duruyor.
Eski yaşamına geri dönüp dışarıya çıkmak için sabırsızlanan bazı insanlar zamanla evde kalmaya o kadar alıştı ki yasaklar kalksa bile etkinliklere katılmamaya, sosyal ortamlardan erken ayrılmaya, etkinliklerden eski keyfi almamaya başladığını hissedip pandemi öncesindeki yaşamına kıyasla evde daha fazla zaman geçirmeye başladı.
Sonuç olarak, koronavirüse bağlı kayıplar, sosyal izolasyon nedeniyle sevdiklerimizin çoğundan uzak kalmak, alışık olduğumuz hayat düzenimizden vazgeçmek, ekonomik kaygılar ve sürecin belirsizliği derken hayli zor bir süreç geçirdik.
Yalnız unutmayalım ki olağan sürece, tamamen normalleşmeye geçtiğimiz bugünler de duygusal olarak zorlayıcı olabilir. Gerek pandemi sürecinin neden olduğu değişimler gerekse yaşantı ve hislerimizin pandemi öncesine göre farklılığı, pandemi sonrasına uyum sağlamaya çalışırken sürecin getirdiği belirsizlikleri yönetmeye çalışmak, zaman zaman kaygılı, depresif veya gergin hissettirebilir.
Bu süreçte, tüm bu zorlanmalara rağmen genel duygu durumumuzu olabildiğince olumlu yönde etkileyecek şeyler yapmaya özen göstermek destekleyici olabilir. Her gün sadece kendiniz için yarım saat de olsa zaman ayırmanız, uzun zamandır yapmadığınız ama zamanında size kendinizi iyi hissettiren etkinlikleri, beklentinizi yüksek tutmadan, tekrar yaşantınıza sokmaya çalışmanız, yeni hobiler edinmek için adım atmayı ertelememeniz, zor gelse de evden daha fazla dışarı çıkmanız, uzun zamandır konuşmadığınız ama birlikte keyifli zaman geçirdiğiniz arkadaşlarınızla tekrar görüşme rutini oluşturmanız; genel duygu durumunuzu olumlu yönde etkileyecek şeyler arasında sayılabilir. Tüm bunların yanısıra, içinden geçtiğimiz sürecin zorlayıcı olabileceğini kabul edip ihtiyaç duyduğunuz zaman mutlaka psikolojik destek almayı ihmal etmeyin.