MHP, “17-25 Aralık Yolsuzluk Süreci ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi” isimli bir kitap bile çıkarmış. Önsözünü Devlet Bahçeli yazmış. Şöyle bitiyor: “‘Fakir’ istismarlarına, ‘biçare derviş’ çağrışımlarına karşılık bilinmelidir ki bu millet; 17-25 Aralık’taki tarihin en büyük rüşvet ve yolsuzluk vakasını unutmayacaktır.”
21 Ekim 2014’te, Bahçeli, grup toplantısında şöyle konuşmuş: “17 Aralık teorik planda kapatılsa da, maşerî vicdanda hâlâ açık, ahlak ve adalet nezdinde hâlâ kanayan yaradır. Bu yara kabuk bağlamadan, bu illet tedavi edilmeden, 17 ve 25 Aralık zanlıları mahkeme önüne çıkarılmadan adalet zehirli duman olacak AKP’yi boğup atacaktır.”
Peki Bahçeli, o gün, 17-25 Aralık’a, darbe mi diyordu? Yanıtı kendi versin:
“17 Aralık soruşturmasının hükûmeti yıkmaya yönelik planlı bir eylemin parçası olduğunu iddia eden yanlı ve taraflı savcı; yazdığı gerekçeli kararın içeriğinde pes doğrusu diyebileceğimiz detaylara yer vermiştir. Camiyi çalan kılıfını çoktan dikmiştir. Hakikaten de mızrak çuvala sığmamaktadır.”
Bahçeli, o gün, 17-25’in hedefini bakın nasıl açıklamış:
“17-25 Aralık Soruşturmasıyla rüşvet yuvasına, hırsızlık kovuğuna adaletin sopası değmiş, içerideki karanlık simalar korkuyla birer birer dışarı çıkmışlardır. İşin vahim ve aslında çok da şaşırtıcı olmayan yanı, bu yuvanın mimarının bu kovuğun imalatçısının Recep Tayyip Erdoğan olmasıdır.”
Hani Soylu eleştirilince Bahçeli kızıyordu ya… Bakın o zamanki İçişleri Bakanı’nı nasıl anmış:
“Yatak odasında para madeni işlettiğinden Zarrap’ın önüne yatmaktan başka çaresi kalmayan zavallı Eski İçişleri Bakanı…”
Bahçeli, 17-25 Aralık operasyonlarının siyasi temsilcisi ve devamcısı olduğunu, Erdoğan’a “17-25 rumuzlu kişi” diye seslenerek şöyle anlatmış:
“17-25 rumuzlu kişiye sesleniyorum, değil Çankaya’ya değil sözde Ak Saray’a; uzaya da çıksan nefesimiz ensende, elimiz yakandadır.”