Cumhur İttifakı’yla Meclis’e giren HÜDAPAR Genel Başkanı kürsüden bağırıyor: “Eyalet sistemi, özerklik ve federasyon gibi yönetim modelleri tartışılabilir diyoruz.”
Saadetli vekilin ölümünü gürültüyle bastıran AKP’li ve MHP’li vekiller ise sessiz. Haliyle Zekeriya Yapıcıoğlu’nu dinlerken dudaklarımdan o söz dökülüyor: “HÜDAPAR Erdoğan’ın projesini çalmış!”
Hayır, sadece bugün değil. Geçmişin birliktelikleri de benziyor.
PKK İLE DEVLET ARASINDA ERDOĞAN
Erdoğan seçimden sonra boşluğu doldurmaya talipti. Bir heyete Kürt Raporu hazırlattı. 18 Aralık 1991’de hazırlanan raporda “Kürt sorunu” şöyle tanımlanıyordu: “Bugün ‘Doğu’ veya ‘Güneydoğu Sorunu’ olarak adlandırılan sorun aslında bir ‘Kürt sorunu’dur. (…) Sorun gerçekte ulusal bir sorundur, yani bir Kürt sorunudur. (…) Bugün Doğu ve Güneydoğu olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski devirlerinde ‘Kürdistan’ olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan bölgelerdir.”
Erdoğan, Kürt sorununa eşlik eden psikolojiyi şöyle tarif ediyordu:
“1985’den itibaren başlayan PKK saldırıları dolayısıyla bölge bir yanda devlet terörü, öbür yanda da PKK terörü arasında sıkışıp kalmaktadır. Bölge halkı PKK’ya bir biçimde arka çıktığı gerekçesiyle sürekli baskı ve işkence altında tutulmaktadır.”
O dönem DEM Parti yoktu. Kürt meselesi üzerinden HEP politika yürütüyor ve oy topluyordu. Erdoğan’ın Kürt Raporu HEP’i şöyle tarif ediyordu:
“Kürt sorununa sahip çıkan ve Kürt halkına yönelik her türlü şiddet, baskı ve zulme karşı çıkan HEP’in kazandığı güç, bu açıdan değerlendirilmelidir. (…) HEP’in bölge halkının acil ve somut talepleriyle yakından ilgilenmesi ona hayli puan toplamaktadır.”
Erdoğan’ın o dönemki tespitleri HÜDAPAR’ın görüşleriyle neredeyse birebir örtüşüyordu.