Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan ziyaretinde haliyle Atina Büyükelçisi Çağatay Erciyes de yanındaydı. Diplomat Erciyes, bu kritik koltuktan önce Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü olarak görev yapıyordu. O koltukta beş yıl oturduktan sonra, 1 Şubat 2023’te Atina’da Türkiye’yi temsil etmek üzere görevlendirilmesi önemliydi.
Zira…
Çağatay Erciyes sıradan bir diplomat değildi. Ben yazmayayım, AKP medyasından alıntılayayım…
Yeni Şafak gazetesinin 23 Şubat 2020 tarihli haberinin başlığı “Elçi Mavi Vatan’ı içine sindiremedi” şeklindeydi. Haberde aynen şöyle yazıyordu: “Washington’da Doğu Akdeniz’deki enerji konularının görüşüldüğü toplantıda Büyükelçi Çağatay Erciyes, büyük bir skandala imza attı. Libya ile imzalanan münhasır ekonomik bölge anlaşmasını savunmayan Erciyes, ‘Benden anlatmam istendiği için anlatıyorum. Türk iddiası diyemiyorum çünkü Türkiye’yi temsil ediyorum’ sözleriyle Türkiye-Libya sınırını doğru bulmadığını ima etti.”
Yani…
Yanisi şu: Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki talepleri arasında ne vardı?
Türkiye-Libya anlaşmalarının iptali ve Libya’daki Türk varlığına son verilmesi.
Şimdi…
Halbuki Libya anlaşmalarının temeli “Mavi Vatan” doktrinine dayanıyordu. Öyle ya, Mavi Vatan Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatleri doğrultusunda ilan edilmiş ya da ilan edilmesi öngörülen 462 bin kilometrekarelik Türk deniz yetki alanlarının tümüydü. Bir anlamda Türkiye’nin denizlerdeki Misakı Milli’si Mavi Vatan’dı.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” da işte bunu kapsıyordu.