Furkan Karabay’ın 28 yıllık yaşamının bir özetini okudunuz. Altı yılda editörümken kardeşim, zor günlerin yoldaşı oldu. Ve şimdi de sadece gerçeğin önünde eğildiği için mahpus bir gazeteci.
O tutuklandığında babası şöyle dedi avukat ağabeyine: “Biz dik duracağız ki siz de dik duracaksınız.” Yıllardır ifşa ettiği çürümüşlüğün içine oğullarının da bir gün atılacağını bekliyorlardı. Lakin anne ve baba yüreği işte, gözyaşlarını da saklayamadılar.
Bakın…
Bu yazıda Furkan’ın bir gün dahi içeride kalmaması gerekirken tutuklanmasının ne kadar hukuksuz olduğunu anlatmayacağım. Furkan gibi bir gazetecinin, “terör örgütlerine hedef gösterme” gibi zül sayılacak bir ithamla cezaevine atılmasının ayıbını yazmayacağım.
Fakat onu sorgulayan savcının, şu cümleyi hiç de çekinmeden tutuklama gerekçesine yazmasını hatırlatacağım:
“İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar tarafından 05/09/2023 tarihinde HSK’ye gönderilen dilekçenin üzerinden dört aya yakın bir süre geçti ve gündemden kalktı.”
Yani…
Diyor ki bir cumhuriyet savcısı: “Ey gazeteci! Rüşvetmiş, para karşılığı uyuşturucu baronlarının cezaevinden çıkmasıymış, adaleti cüzdanına tahvil eden yargı mensuplarıymış… Kimse bunları hatırlatmazken sana ne oluyor? Unut bunları, yoksa tutuklanırsın!”
Bu da bize, bu satırları okuyan herkese dert olsun. Unutmayın e mi?