Adalet Bakanlığı, ‘Madımak katliamı’ davasının zamanaşımından düşmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruya karşı yaptığı savunmada, katliamı ‘olay’ diye niteledi. İnsanlığa karşı suç ve yaşam hakkı ihlali olmadığını savunan bakanlığa göre, tazminat aldıkları için başvurucular da artık ‘mağdur’ değil.
Pir Sultan Abdal şenliklerine katılan 33 aydın, Sivas’taki Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993 tarihinde yakılarak katledilmişti.
‘Madımak katliamı’ davasında, mahkemenin iki sanık hakkında yeniden iade talebi isteğinin Adalet Bakanlığı’na bağlı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından “Zaman aşımını değerlendirin, bu kişiler hakkında davayı düşürün” talebiyle reddedildiği geçen yıl ortaya çıkmıştı.
Cumhuriyet’in haberine göre, Adalet Bakanlığı, Cafer Erçakmak’ın aralarında bulunduğu sekiz sanığın yargılandığı ‘Madımak katliamı’ davasında zamanaşımı gerekçesiyle verilen düşme kararı üzerine, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruya karşı 22 sayfalık savunma metni gönderdi.
Bakanlık, katliamdan ‘olay’ diye bahsederken başvurunun tüm yönleriyle reddedilmesini istedi. Bakanlık, Anayasa Mahkemesi’nin başvuruyu insanlığa karşı suç ve adil yargılanma hakkı ihlali yönünden inceleyemeyeceğini öne sürdü. Katliamdan sağ kurtulan başvurucuların ‘yaşam hakkı ihlali’ iddiasının tartışılır olduğunu savunan bakanlık, “Başvurucuların bu olaylar nedeniyle nasıl bir yaralanmalarının oluştuğunu kanıtlamaları gerekmektedir” dedi.
‘Kanıtlamaları gerek’
Savunmada, başvurucuların ayrımcılığa maruz kaldığına dair yeterli somut bilgiler olmadığı iddia edildi.
‘Yaşam hakkı şikayeti’nin ise en azından bazı başvurucuların bakımından uygulanabilirliğinin tartışılması gerektiğini belirtilen savunmada, “Anılan başvurucuların, başvuru konusu olaylar veya yangın nedeniyle oluşmuş bir yaralanmaları olup olmadığı konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş ve destekleyici uygun bir delil sunulmamıştır” denildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘Hayata Dönüş Operasyonu’yla ilgili ‘Erol Arıkan ve diğerleri’ kararında, sağ kurtulan başvurucunun herhangi bir yaralanmasının olmaması nedeniyle yaşam hakkı ihlali kararı vermediğine dikkat çekilen kararda, “Bu nedenle, bu başvuru bakımından yangında sağ kurtulan başvurucuların yaşam hakkı kapsamında ileri sürdükleri şikâyetlerin anayasanın 17. ve AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 2. madde hükmü kapsamında incelenebilmesi için bahsi geçen başvurucuların bu olaylar nedeniyle nasıl bir yaralanmalarının oluştuğunu kanıtlamaları gerekmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Bakanlık, 23 Eylül 2012 tarihinden önce altı ay içerisinde AİHM’ye aynı tarihten itibaren 30 günlük süre içerisinde AYM’ye başvuru yapılmamış olması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirtti.
Savunmada, ceza davalarının sonuçlandığı, açılan tazminat davalarında başvurucular lehine tazminata hükmedildiği belirtilerek, başvurucuların artık ‘mağdur’ sıfatını taşımadıkları da öne sürüldü.

Aziz Nesin…
Ankara’da görülen sekiz sanıklı dava, 2012’de zamanaşımı kararıyla düşürülmüştü. Mahkeme, katliamı ‘insanlığa karşı suç’ olarak kabul etmemiş, Yargıtay da bunu onamıştı. Bu kararın ardından katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları ile sağ kurtulanlar, AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştu.
Başvuruda, ‘yaşam hakkı, eşitlik hakkı, ayrımcılık yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı’nın ihlal edildiği şikayeti yapılmıştı. Ayrıca davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesi nedeniyle ‘makul sürede yargılanma’, katliamın insanlığa karşı suç olarak nitelendirilmemesi nedeniyle de ‘gerekçeli karar’ hakkının ihlal edildiği belirtildi.
AYM İkinci Bölüm, başvuruyu ‘yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı, ayrımcılık yasağı ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının’ ihlali iddiaları yönünden ele almaya karar vererek, Adalet Bakanlığı’ndan savunma istemişti.