Memleketin geleneğidir, ölümün yedisi çıkması kavramı vardır. Kefenin yedi gün ıslak kaldığına inanılır, ölenin eksik kalan duasını, namazını, niyazını geride kalanlar ardından tamamlamaya çalışır.
Ülkede her şeyi din, örf, anane ile açıklayan bu iktidar, ölümün yedisini beklemeden, hâlâ enkazda sağlar varken, “Seçim ertelensin”i attırıyor ortaya.
Bunu da Anayasa’dan çıkarıp kutsala bağlayarak, her zamanki gibi “Bir kereden bir şey olmaz”cılıkla yapıyor. Bir kereciklerden oldu ne olduysa.
Şimdi ne olacak?
Özür, istifa, halkı kucaklama, yeni bir şansı halktan talep ederken öz eleştiri ve değişime yaslanma yaşanmadı. Bu demek ki baskı artarak devam edecek. Otoriter rejim iyice el artıracak.
Deprem bölgesinde ihtiyaçlar karşılanmadıkça, güvenlik sağlanmadıkça çatışma ortamı büyüyecek. Birbirine kenetlenmiş insanları böylece ayrıştırmaya çalışacaklar.
Sivil toplumun yardımlarına el konuldukça, gözaltı, baskın, şiddet gibi tehditler karşısında sivil toplumun havlu atması ve bölgeden çekilmesi beklenecek.
Ekranlarda milyar bağışlar telaffuz edilirken elindeki 20 lirasına bakarak “Ben kimim ki?” diyecek milyonlar, STK’lere bağıştan geri düşecek.
Geride şehri terk edemeyen yoksullar kalacak, onlara yardım ancak kendi dernek, vakıf ve tarikatları aracılığıyla ulaşacak ve dolaylı oy karşılığına bağlanacak.