• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Avukat cübbesi bir giysiden çok daha fazlasıdır

04/07/2020 23:24


HÜRREM SÖNMEZ

Salgın hastalığın hayatımızın ve gündemimizin orta yerine düştüğü mart ayının ilk günlerinde hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu şey; evden yeniden çıktığımızda artık aynı ‘yerde’ olmayacağımız tespitiydi. Nitekim öyle de oldu. Adına ‘yeni normal’ denen ama pek de normal görünmeyen yeni günlük hayatımız, alışkın olduğumuz kimi yerlerin hayatımızdan çıktığının idrakiyle başladı. Kimi mekânlar kapanmış, kimi mekânlar ise bizim için huzurla vakit geçirdiğimiz yerler olmaktan çıkmış, bir an evvel hızlıca işimizi görüp terk etmemiz gereken yerlere dönüşmüştü. 

Yeryüzündeki varlığımızı, hayatın anlamını sorguladığımız sıklıkta ve farklı anlamlarıyla ‘yer’ kavramını da sorgularız. Bazen yaşadığımız yeryüzünü, bazen o yeryüzündeki konumumuzu, bazen de zihnimizdekilerle, fikirlerimizle şu hayat içinde işgal ettiğimiz tüm alanı ifade edebilir ‘yer’ ve çoğu zaman da bu dünyada bir yerimiz olsun isteriz, kendimizi ait hissettiğimiz, bağ kurduğumuz, kök saldığımız, gidebileceğimiz veya dönebileceğimiz bir ‘yer.’


Eve kapandığımız günlerde bazı uzmanlar yaşadığımız huzursuzluğun ve kederin bir tür yas duygusu olduğunu söylediler, üstelik tüm insanlık olarak kolektif bir yas yaşıyorduk; salgından ölenler dışında, hayatın ve dünyanın bir daha aynı olmayacağı gerçeği karşısında yaşanan ve geleceğin belirsizliğine dair endişeyi de içeren bir yas haliydi bu. Bunu okuduğumda şunu düşündüm; biz bu yas duygusunu yaşamaya başlayalı epey zaman olmuştu belki de, yani pandemiden çok önce; değişen şehirlerle, “kentsel dönüşen” evlerle, tarûmar edilen kurumlar, talan edilen değerlerle, yitirilen dostluklarla başlamıştık biz o matemi tutmaya. Sevdiğimiz mekânlar bir bir kapandığında, kimi dostlarımız başka diyarlara göç ettiğinde, akademiden geriye sahibinin sözünü tekrar eden kuklalar kaldığında, yargı kararı diye tepelerden gelen emir ve talimatlar önümüze konulduğunda, KHK’lar ile hayatlar karartıldığında… 

Kayıp ve o kaybın ardından hissedilen matem duygusunun benim için tarifi içimize çöken keder dışında ‘yerin ayaklarının altından çekilmesi’ hissidir. Bugün 4 Temmuz. Babamın ölüm yıldönümü örneğin ve o gün en sert hali ile yaşadığım bu duyguyu söze dökmek gerekirse ancak böyle tarif edebilirim: “Sanki yer ayaklarımın altından çekilmiş ve bir boşlukta asılı kalmışım gibi.”

Sevdiğiniz birini, annenizi, babanızı kaybettiğinizde böyle hissedersiniz, yeryüzünde kendinizi ait hissettiğiniz bir yeri yitirmişsinizdir artık, zaten bir nokta olduğunuz şu evrendeki yerinizi sorgularsınız. Memleketle kurduğumuz bağ ve o bağ ile doğrudan ilişkili şekilde tanık olduğumuz şeyler de benzer bir sorgulama ve ‘yersizlik’ duygu yaratabilir, her gün gördüğümüz bir ağacın kesilmesi, çok sevdiğimiz bir binanın bambaşka bir yere dönüşmesi bizi kederlendirir, savunduğumuz değerlerin yok edilmesi, bize varlığımızı ilişkilendirdiğimiz yeri sorgulatır. Başka yerlere göç etmek zorunda kalanların yaşadığı sürgün hissinin aynı yerde kalanlar için karşılığı bastığı zeminin ayağının altından çekilmesi, tutunduğu yerin yitirilmesidir, yer değiştirmeden yaşanan bir sürgün hali gibi.

Bugünlerde gündemde olan çoklu baro tartışması, her şeyin ‘tek’ olanının dayatıldığı, tekçiliğin pek makbul bir şeymiş gibi sunulduğu bir politik atmosferde ‘çoğulcu demokrasi’ lûtfediliyormuş havası yaratılarak zekâmızla dalga geçilen bir hamle olmasının yanı sıra benzer bir ‘zemini kaydırma’ duygusu yaratıyor. Daha önce başka yapı ve kurumlarda benzerini gördüğümüz şekilde, siyasi iktidar hem baroları bölmek suretiyle kendisine benzetmeye, hem de kendisine benzetemediği avukatları ‘yersiz yurtsuz’ kılmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz hafta Çağlayan Adliyesi’nde, dün de Ankara Adliyesi’nde toplanan binlerce avukat farklı politik görüşlerden, farklı ekonomik ve sosyal koşullardan geliyor. O avukatların bir arada olması avukatlar olarak kendimizi ait hissettiğimiz yer ile ilgilidir. Dün Ankara’da göndere çekilen avukat cübbesinin bizim için ifade ettiği anlam, o cübbede vücut bulan adalet kaygısı ile ilgilidir.

Şunu belki hatırlatmakta fayda var, şu anda iktidarın yapmaya çalıştığı yasaya muhalefet eden avukatlar, bunu mevcut baro yönetimlerini çok beğenip, takdir ettikleri, üye oldukları baroyu ve mevcut sistemi ideal buldukları için yapmıyorlar. Bilakis örneğin İstanbul Barosu farklı avukat gruplarından oluşur, politik tutumları ve mesleğe yaklaşımları birbirinden farklı olan bu avukatlar seçimlerde kıyasıya birbiriyle yarışır, kavga gürültü hiç eksik olmaz malum, diğer barolar için de bu farklı değildir. Ama sabah akşam eleştirdiğimiz, beğenmediğimiz ve bir sürü aksaklığı, kusuru olan ‘o yer’ kişileri, başkanları, oy vermediğimiz yönetimleri ve onların kararlarını değil, bizim kendimizi ait hissettiğimiz, ayaklarımızın bastığı, kavgamızı verdiğimiz zemini simgeler bizim için. Kıdemi yetenler olarak yeni yapılan adliyelerden sonra yaşadığımız burukluğu, Sultanahmet’te, Sirkeci’de geçirdiğimiz eski günleri hüzünle hatırlıyoruz hâlâ. Ama mekânlar değişirken de, yargı siyaset elinde oyuncak edilirken de, mahkemelerde türlü kepazelik yaşanırken de savunma sırtındaki cübbenin gereğini yapmaktan vazgeçmedi, çünkü avukat cübbesi bir giysiden çok daha fazlasıdır; çektiği tüm çileye, yargıda yaşanan onca rezalete rağmen o cübbeyi giydiğinde ait olduğu yerdedir çünkü avukat, vicdanınızı müsterih tutacak olan şey her ne ise onu yapma gayretidir bu meslek pek çoğumuz için. 

Barolar da kişilerden ve yönetimlerden bağımsız olarak, eksiği, gediği, günahı, sevabıyla bir parçası olduğumuz tarihe ve geleneğe karşılık gelir bizler için. O yüzden herhangi bir imtiyazı ya da iktidar alanını değil; bağ kurduğu, kendini ait hissettiği o yeri savunmaya çalışıyor şimdi ‘Savunma.’ Bizden öncekilerden devraldığımız ve arkamızdan gelenlere devredeceğimiz o cübbenin haysiyetini çiğnetmemek için, baroların siyasi iktidarın keyfine ve arzusuna uygun mahalle dernekleri haline getirilmesine engel olmak için. Ayağımızı bastığımız geriye kalan belki de bu son zeminin de ayaklarımızın altından çekilip alınmaması için…

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Hürrem Sönmez

SON HABERLER

Gerekçe ‘enflasyonist ortam’: Getir, her 10 çalışanından birini işten çıkaracak

Son dönemin en popüler uygulamalarından sipariş hizmet sağlayıcısı Getir, … Devamı...

Hacettepe’de bilimsel araştırma bütçesiyle şapka ve çanta alınmış

ALTAN … Devamı...

Kılıçdaroğlu: Ensar ve TÜRGEV’in bütün kayıtlarını mahkemeye isteyeceğiz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD'deki TURKEN vakfına aktarılan … Devamı...

16 ilde ‘müsilaj’ operasyonu: 315 kişi için gözaltı kararı

Turizm sezonu öncesi sahil kentlerindeki mafya tipi yapılanmalar için 16 … Devamı...

Dört bakanlığın ‘kira’ toplantısından çıkanlar: Şikayet hattı, hukuki yardım

Yüksek ev kiralarına çözüm bulmak için görüşen dört bakanlığın … Devamı...

HRW’den kadına şiddet raporu: Kolluk ve yargı da adaleti sosyal medyadan bekliyor

CANAN COŞKUN [email protected] / @canancoskun İnsan Hakları … Devamı...

AKP’li Tayyar, Erdoğan’ın danışmanını hedef aldı

AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Şamil Tayyar, Cumhurbaşkanı … Devamı...

Aldığı uyuşturucu limon tozu çıkınca savcılığa şikayette bulundu

Bursa'nın Gemlik ilçesinde aldığı uyuşturucu madde limon tozu çıkan şahıs … Devamı...

ABD’de bireysel silahlanma: Her 100 kişiye 120 silah düşüyor

ABD'nin Teksas eyaletinde 19'u çocuk 21 kişinin can verdiği silahlı okul … Devamı...

MEB’den Türkiye Maarif Vakfı’na 1,8 milyar liralık kaynak

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden Türkiye Maarif Vakfına 1 milyar 871 … Devamı...

Küçük Rusya mıyız yoksa?
Yarım-Türkiye

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1668 gündür hapiste

YAZARLAR

Ukrayna’dan Suriye’ye uzanan faylar

Bahadır Kaynak

Benim mezhepçi tanışlarım, aslında yok muydu?

Murat Sevinç

‘Hikaye’ olma hikayeler yaşa

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazarlar yazılarından sessizce çekilmesini bilmeli!

Mustafa Dağıstanlı

Kılıçdaroğlu aday olursa…

Levent Gültekin

Şöyle doya doya küfür de mi etmeyelim: Erşan Kuneri’nin düşündürdükleri

Arzu Uzunali

İsveç Köftesi, Kürt Böreği

Bahadır Kaynak

GÜNÜN 11’İ

Atılım Murat: Türkiye’nin ‘çok zorlanacak ülkeler’ listesinde yer alması üzücü

Dilek Güngör: Türkiye pandemi sonrası yakaladığı avantajı da kaybedecek

Kaan Sezyum: ‘2023’te kendi ejderhamızı yetiştireceğiz’ dense bile daha anlamlı

Tuncay Mollaveisoğlu: Erdoğan, kendisini Abdülhamit’in yansıması gibi görüyor

Esfender Korkmaz: Hükümet bilerek veya bilmeyerek istikrar önlemi almıyor

Alaattin Aktaş: Seçimin ne zaman yapılacağının ipucunu verecek tarih

Murat Muratoğlu: Uzaya giden astronotlar için şehir hastanesi de ihtimal dahilinde

Yılmaz Özdil: Valilik, otomatik silahlarla atış talimi yapanları kontrol ediyor mu?

Abdurrahman Yıldırım: İç içe geçmiş negatif döngüler süreci

İbrahim Kahveci: Merkez dövizleri satmadıysa 20 milyar dolar nerede?

Barış Yarkadaş: İktidar, muhalefetin zaafını yakaladı ve sonuna kadar kullanıyor

Erzurum’da bulunan yavru kurtlar biberonla besleniyor

Salep soğanı toplayanlara 218 bin lira ceza

‘100 çocuklu doktorun kızları’: İki kadından Netflix’e ‘bizi ifşa ettin’ davası

Yavru karaca korumaya alındı

Bruce Willis basket attı: Hastalığı sebebiyle oyunculuğu bırakmıştı

Uzay’a gitmek için şimdiye dek 225 kişi başvurmuş

Futbolda Türk takımlarının Avrupa’daki yol haritası

Yaşlılar para ve bakım karşılığında ötenaziyi kabul eder mi: Japon yönetmen Cannes’da sordu

Ağzını açamıyordu: Dalgıçlar 12 metrelik balinayı ağlardan kurtardı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi