Avrupa Reform Merkezi’nden (CER) uzman Luigi Scazzieri, 14 Mayıs’taki seçimlerin Avrupa Birliği (AB) -Türkiye ilişkileri için önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Uzmana göre Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa ilişkilerin güçlenmesinin yolu açılır.
DW Türkçe’den Değer Akal’a konuşan Avrupa dış politika ve güvenlik uzmanı Scazzieri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalması halinde, son 10 yılda kötüleşen ilişkilerin daha da ağır türbülanslara girebileceğini söyledi.
Scazzieri, millet ittifakının adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde bunun AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılması için fırsat sunabileceğini belirtti.
‘Vize serbestisi hedeflenmeli’
Kılıçdaroğlu daha önceki bir konuşmasında seçimi kazandıklarında atacakları ‘demokratik’ adımlar sonucunda vatandaşların Avrupa’ya üç ayda vizesiz gireceklerini söylemişti.
Scazzieri’yse muhalefetin kazanması durumunda “Orta vadede Türkiye vatandaşları için vize serbestisi ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerinin başlatılması hedeflenmeli” dedi.
Erdoğan kaybedip de bırakmazsa
Uzmanın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
* Erdoğan iktidarda kalmaya devam ettiği takdirde AB-Türkiye ilişkilerinde çok daha ağır türbülanslar yaşanması muhtemel.
* Özellikle seçimlerde çok yaygın manipülasyon yapıldığına dair kanıtlar olması ya da seçimi kaybetmesine rağmen Erdoğan’ın iktidarı bırakmak istememesi halinde AB çok zor tercihler, çetin kararlar almak zorunda kalabilir.
‘Kılıçdaroğlu ivme yaratır’
* Muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim galibiyeti, AB-Türkiye ilişkilerinde tansiyonun düşmesini sağlayacak, AB-Türkiye partnerliğinin güçlendirilmesinin yolunu açacak.
* Çünkü muhalefet parlamenter sisteme dönüş için anayasal reform, Merkez Bankası’nın ve yargı bağımsızlığının yeniden tesis edilmesini vaat etti.
* Erdoğan’ın askeri ve müdahaleci dış politikasını eleştiren muhalefet, ayrıca AB ve ABD ile ilişkileri iyileştirmek istediklerini de duyurdu. Bu yönde atılacak adımlar, ilişkilerde çok önemli ve olumlu bir ivme yaratır.
* AB, yeni hükümetin istikrara kavuşmasına yardımcı olmalı. İlk adım olarak siyasi diyalog her düzeyde, her alanda yoğunlaştırılır. Bu, her iki tarafın birbirini daha iyi anlaması ve işbirliği için de güvenin yeniden tesisine yardımcı olacaktır.
Yeni hükümete finansal destek
* Ayrıca AB’nin, Türkiye’nin ekonomik çalkantılarıyla başa çıkması için yeni hükümete de destek olması gerekecek.
* Batı’nın Türkiye’nin artık değiştiği ve bu nedenle Avrupa ve Batı tarafından kucaklandığı yönünde vereceği mesajlar yabancı yatırımcılar için büyük önem taşıyacak.
* Bu olumlu rüzgar, Türkiye’ye yabancı yatırımların yeniden akmasını, TL’nin güçlenmesini sağlayacak. Daha sonra depremzedelere yardımlar gibi alanlarda yardımlar artırılabilir tabii…
* AB, Türkiye IMF’ye gittiği takdirde, kredi garantisi sağlayacak kapsamlı bir makro-finansman destek programıyla Türkiye’nin uygun krediler almasını sağlayabilir.
* Avrupa Yatırım Bankası, yeni hükümetin AB’ye karşı daha az çatışmacı bir tutum sergilemesi halinde, Türkiye’deki projelere yönelik kredilerini artırabilir.
* AB’ye tam üyelik muhalefetin tercih ettiği seçenek olabilir ama artık AB’ye üye olmayan ancak yine de başarılı bir Türkiye’yi hayal etmek de mümkün.
Erdoğan kazanırsa
* İlişkiler gergin olmaya, Türkiye’yle işbirliği de ancak mümkün olduğu müddetçe, sadece transaksiyonel yani göç ve enerji gibi belirli alanlarda, münferit çıkarlara dayalı işbirliği biçimde devam eder. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakereleri başlayamaz. AB liderlerinin Türkiye’yle bir serbest ticaret anlaşması konusunda uzlaşması ise daha kolay olabilir. Çünkü bu Gümrük Birliği’nden farklı olarak daha az ortak kurallar, daha düşük düzeyde ticari entegrasyonu temsil ediyor.