H. AYHAN TİNİN
Hayat güzeldir
insanatinart@gmail.com
Düşünce insanları ne zaman ölür?
O düşünceleri yalnızca arkeolojik bir kalıntı haline geldiğinde.
Attila İlhan şair, yazar, senarist, gazeteci, romancı değildir. Düşünce insanıdır. Aynı zamanda değildir dediğim her şeydir! Fakat yapılacak en büyük haksızlık, onu yalnızca edebiyatçı olarak tanımlamaktır.
O Attila İlhan ki Paris yazıları nedeniyle ‘Türk edebiyatında Paris hayranlığı‘ uyandırmakla eleştirilmiş; Batı hayranları kendi dillerini, biçim ve kültürlerini unuturken, o Kuvayı Milliye düşüncesini merkeze koyarak sayısız eser vermiştir.
“Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk / Gece trenlerine binme yorulursun / Sokaklarda mızıka çalma çocuk / Vurulursun”
Onu ilk tanıdığımda, boynuna yeşil fuları sarmış bir delikanlıydım… Spor muhabirliği yapıyordum. O dönemde yayımlanan senaryosu Attila İlhan’a ait bir dizide, Ege Aydan olumsuz bir basketbolcu karakterini canlandırıyordu.
Olumsuz basketbolcu olur muydu?
Türk gençliği basketboldan mı soğutulmak isteniyordu?
Senaristle röportaj yapmaya gidiyordum!
Bugün o düşüncelerimin sığlığına bakıyorum da…
Ege Aydan, ‘büyük kaptan‘ diye anılan Türk basketbolunun efsane ismi Efe Aydan’ın kardeşi, opera sanatçısı, akademisyen, oyuncu Sevda Aydan hanımefendinin oğluydu.
Elimde ses kayıt cihazım, senaristi nasıl sıkıştıracağımı düşünerek, Attila İlhan’ın hiç düşünmeden, kendini kasmadan, ‘Asistanıma sorun‘ gibi cümleler kurmadan Divan pastanesinde buluşmayı önerdiği randevuya gittim.
Garson her zaman oturduğu masayı gösterdi. “Gecikir mi?” diye sordum. Güldü, “Biz saatimizi onun gelişine göre ayarlarız” dedi.
Cebimde sorular, elimde ses kayıt cihazımla beklerken geldi.
Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinden, spor sosyolojisinden, Anadolu kültür hayatından, kültür emperyalizminden, dünya tarihindeki büyük kırılmalardan, sporun ekonomisinden, Atatürk’ün ‘Tam bağımsız Türkiye‘ düşüncesinden, Kurtuluş Savaşı’nın sosyal ve ekonomik temellerinden, televizyon dizisi yazmak ve karakter oluşturma tekniklerinden… Evet eksiği var, fazlası yok! Bütün bunlardan konuştuk.
O röportaj yayınlandı.
Ben bohem mekanlarında gezerek değil, okuyup çalışarak ve üreterek adam olabileceğimi öğrendim.
Sonra defalarca buluştuk. Hep yeni bir şey öğrendim.
Neydi Attila İlhan’ı büyülü yapan, saatlerce dinlemenize yol açan tılsım?
Keskin bir gözlem gücü…
Sağlam bir Cumhuriyet tarihi bilgisi…
Derin bir siyaset ve dünya tarihi bilgisi…
İflah olmaz bir romantizm ve duygu derinliği…
Açık istihbarat dediği, güncel gelişmeleri dikkatle izleyerek yepyeni bağlamlar oluşturan bir matematik beyin…
En önemlisi de Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ne duyduğu derin bağ…
Bu kısacık yazı Attila İlhan’a ancak bir saygı yazısı olabilir. Onu tanımaya yetmez.
Toplumların ve bireylerin sosyal, ekonomik, psikolojik boyutlarını anlamlı yerlere oturtarak; her olguyu tez, anti tez ve sentez bağlamında yeniden yorumlayan yapısını tanımlamaya yetmez.
Attila İlhan’ın verdiği eserleri her Türk entelektüeli, düşüncelerine katılsa da katılmasa da mutlaka okumalı. Romanlarını, şiirlerini, öykülerini, senaryolarını, gazete yazılarını…
Ve kendine şunu sormalı; “Bu kadar farklı türde ve yoğun üretebilmek için insan nasıl yaşamalı?”
Attila İlhan’ın varlığının Türk kültür hayatında unutulmamasını sağlamak, onun anısına göstereceğimiz en büyük saygı olacaktır.