H. AYHAN TİNİN
Sanat da var/Sinema
insanatinart@gmail.com
Bir Amerikan bozkırı hikayesi.
Kadın için aslında aşk ölmüş, hikâye bitmiş.
Adam büyüyememiş her erkek gibi henüz bir umudun olduğunu düşünmekte.
Uzun bir kış mevsimi. Kar sessiz. Kar sakin. Kar kimsesiz.
Birbirinden uzak evlerin, sıradan market karşılaşmalarında yaşanan sıradan merhabaların hiçbir anlamı yok.
Adam silahı doğrultur. O silah çaresizliğin çığlığı olduğunu filmin ortasında ve sonunda bir kez daha gösterecektir.
Kadın başka bir adamı düşünmekte.
Adam döndüğü babasının evinde çocukluğunu…
Çocuklar gerçekten babalarını mı istemektedirler, yoksa legonun bozulmamasını mı?
Nikki için söylemesi zordur. David için kabul etmesi…
İkisi de kendi yalanlarını hayatın gerçekliğinden daha kolay benimserler.
Dünyanın bütün kasabaları birbirine benzer… Fotoğraf olarak değil. O kasabanın sakinlerinin zihinlerinde… Tutkuları takıntılı, ufukları sınırlı, öfkeleri hırçın ve kaygıları uzun soluklu…
‘The Killing of Two Lovers‘. 2020 Sundance Film Festivali’nin açılış filmiydi. 2021 yılında vizyona girse de pandeminin dağınık günlerinde hak ettiği sarsıntıyı yaratmadan kaybolup gitti. Neyse ki dijital platformlardan Blu Tv’de yeniden gösterime girdi.
Oysa son yıllardaki Amerikan bağımsız sinemasının en iyi örneklerinden biriydi.
Hatta sıkıcı olmayan bir ağır tempolu filmin nasıl çekileceği ile ilgili her sinema sevdalısının izlemesi gereken bir film diyebiliriz.
Filmin yönetmeni Robert Machoian hem senaristliğini hem de yapımcılığını üstlenmiş bir bağımsız sinemacı.
Clayne Crawford ve Spidah Moafi Nikki ve David karakterlerini canlandırıyorlar. Kısacık rolünde Barbara Wihinnery sahneyi yükseltiyor.
David ve Nikki dört çocuklarıyla Amerika’nın uzak bir kırsalında yaşamaktadır. Gerçek Amerika! New York, Los Angeles ya da Şikago caddeleri değil; Amerikan başkanlarının çoğunluk oy aldığı toprakların üzerinde bir kasaba… Sokaklarından kamyonetlerin bile seyrek geçtiği, puslu sabahlarda sarı okul otobüsünün hayalet gibi göründüğü, büyüdüklerinde hayatı sorgulayacaklarını düşünmemiş insanların yaşadığı bir yer burası… Nikki ve David bilemedikleri bir şekilde gençlik aşklarını kaybetmişler ve bir süre ayrı kalmaya karar vermişler.
Aşkı kaybetmenin bir adım öncesindedirler.
Bir evlilik hikâyesini olabildiğince gerçek anlarıyla işleyen film, dar bir görüntü formatında çekilmiş. Böylelikle hem David hem de Nikki’nin hatta çocukların sıkışmışlığı izleyiciye kolaylıkla geçiyor.
Filmde özellikle David’in olduğu sahnelerde rahatsız edici gıcırdayan metal sesleri var ki ilginç biçimde gerilimi arttırıyor. Aynı zamanda David’in yaşanan süreçle ilgili duygusal olarak başa çıkamayışını da pekiştiriyor.
Film içinde duygusal şiddetin hiç bitmediğine de tanık oluyoruz. Özellikle Nikki ve David’in buluşma gecelerinde Nikki birkaç cümlesi, David’i dağıtmaya yetiyor. Nikki oyuncağını kaybetmiş bir çocuk hüznünü görünce David’in yüzünde; ondan en iyi yaptığı şeyi yapmasını istiyor. Şarkı söylemesini! Bir kadının iyi tanıdığı bir erkeğin ayar düğmelerini ne kadar kusursuzca kullandığı konusunda müthiş bir sahne…
Senarist-Yönetmen Machoian diyologları neredeyse kusursuz. Her konuşma seyirciyi bir sonraki sahneye hazırlıyor ve taşıyor. Parktaki füze atma sahnesinde bile gelecek dramatik zirveyi neredeyse anlıyor seyirci…
‘The Killing of Two Lovers‘ bir kadın, bir erkek ve çocukları ve aşkları arasındaki ince ipliklerle örülmüş ilişki ağlarının; kuşkulu, mutlu ve gergin anlarına belgesel bir kamera gibi tanıklık ediyor.
Filmin market içinde yaşanan final sahnesindeyse, seyirci alabildiğine büyük bir boşluk ve belirsizlik içinde kalıyor. Sessiz ve alabildiğine güvenli. Kasabanın kar altındaki sokakları gibi.
Ne mutlu ki film seyircinin zihninde finalden sonra da devam ediyor.
İzleyin. Böylesi öyküler çok azaldı.