MERT YILDIZ
mertyldz@gmail.com / Twitter: @my2048
Ülkemiz ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 1.7 büyüdü. Bu rakamı daha iyi anlatabilmek için söyleyim: Hani şu krizden bir türlü çıkamayan komşumuz Yunanistan var ya, o da geçen çeyrek yüzde 1.7 büyüdü!
Kendi şanlı tarihimizle karşılaştırmak isterseniz 2010’da yüzde 10 büyüdüğümüzde zamanın başbakanı her fırsatta “Dünyada en fazla büyüyen ikinci ekonomiyiz” diye kükrüyordu. Büyüme dört yılda yüzde 10’dan yüzde 1.7’ye düştü; arslan oldu kedi.
1.7’yi bir de şöyle anlatmaya çalışalım. 23 Nisan’da başbakanlık koltuğuna oturan genç kız vardı ya. Ekonominin başına onu getirin bu ülke yine yüzde 1.7 büyür.
Nüfusun yüzde 1.4 civarında büyüdüğü bir ülkede 1.7’lik büyüme pek de marifetten sayılmaz. Zaten hepimiz aynı oranda domates yesek, yeni yetişenlerin yediği domatesle ülke yüzde 1.4 büyüyor. Ama ülkemizin ekonomi bakanlarına sorduğunuz zaman suçu küresel konjonktüre atıyorlar. “Herkes az büyüyor” diyorlar.
Ben de lisede kırık not aldığım zaman anneme, “Ama anne valla herkes kaldı sınavdan” derdim. Annem de “Beni herkes ilgilendirmiyor, sen ilgilendiriyorsun” derdi. Kendimize sınıftan kalan ögrencileri değil başarılı olanları örnek alsak böyle mazeretler bulmak zorunda kalmayacağız.
Tüketim sağlıksız büyümedir
Bir ülkenin büyümesi üç ayrı kanaldan gelir. Tüketim (kamu ve özel), yatırım ve dış ticaret. Yeni bir telefon alırsanız veya yeni bir gömlek alırsanız tüketim artar. Sizin cebinizden çıkan başkasının cebine malın maliyeti ve karı olarak girer. İşte büyüme dediğimiz olay bu kardır (sizin malınızın maliyeti başkasının karıdır).
Tüketim sağlıksız büyümedir, bizim ekonominin de elhamdulilah yüzde 70’i burdan gelir (bu oran Batı Avrupa’da yüzde 50’lerdedir).
Hem düşük hem ters yönde ilerliyoruz
Sonra yatırım vardır. Yeni bir bina diktiğinizde, makina aldığınızda veya Microsoft Office’in 2013’ünü aldığınızda yatırım harcaması yapmış olursunuz.
Yatırım sağlıklı büyümedir çünkü gelecekteki büyüme kapasitenizi de artırırsınız. Bizim ekonominin sadece yüzde 20-25 yatırıma dayalıdır. O da zaten AVM’ler konut vb. Bu oran bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yüksek olmalıdır ama bizde değildir. Geçen çeyrekte, yatırım harcamaları gene daraldı. Yani hem düşük, hem de ters yönde ilerliyoruz.
İhracattaki büyüme utanç verici
Son olarak dış ticaret vardır. İhracat ile ithalat arasındaki farkdır. Son çeyrekte arttı. Neden arttı? En büyük ithalat kaleminiz olan petrol fiyatları yüzde 25 düştü de ondan. İhracat tarafındaki büyüme hala utanç verici.
Popülist reformlar
Büyüme ve nüfus artışı aynı seviyede. Yani kişi başına düşen gelirde bir artış yok. Çalışacak yaşta olan nüfusa iş bulmamız için büyümeyi yüzde 5’lere çekmemiz lazım ama biz yüzde 1.7’lerde sürünüyoruz. Bu, ekonomik reformsuz olmaz ama iktidarın reform yapmaya niyeti yok. Reform isteği kürsü konuşmalarından ileri gitmiyor…
Böyle gidersek yeni nesilin iş bulma ümidi olmayacak. Bu nesili sustumak için iktidar Osmanlıca gibi popülist fakat büyümeye hiçbir faydası olmayan reformlarla gözlerini boyuyor.
AKP yine gönülleri fethedecek
Gelecek ay Merkez Bankası ‘Büyüme çok düştü faizleri indirmem lazım’ dediğinde bütün gazetelerde manşet olacak zaten büyüme. Ama insanlar büyümenin düştüğüne değil faizin düştüğüne odaklanacak.
Sonunda Osmanlı’nın mirasına sahip çıkan, faiz düşmanı, mazlumun savunucusu AKP yine gönülleri fethedecek. Çünkü halk borçlu ve faiz yükü onlar için büyümeden çok daha gerçek bir acı.
Osmanlı kemiği
Bütün bunlar olurken ülkenin eğitimli kesimi Osmanlıcayı konuşuyor olacak. Ekonomiyi faiz-borsa-kur üçgeninden çıkarmazsak, ön plana koymazsak, bize atılan Osmanlıca gibi kemiklerle kendimizi meşgul tutmaya devam ederiz.
Gün gelir ülke ekonomisi çökerse bunu hangi dilde söylediğinizin veya yazdığınızın bir önemi olmaz.
Dipnot: Osmanlıca eğitimin önemini küçümsemiyorum ama gündemimizi meşgul etmemesi gerektiğini düşünüyorum. İtalya’da hala pek çok okulda Latince, Yunanistan’da Antik Yunanca, Rusya’da eski Kiril alfabesi ve Ortadoğu’da Kuran Arapçası (ki modern Arapça’dan oldukça farklı) öğretiliyor. Bu ülkelerde üretimin düşük olmasının sebebinin erken yaşta artık kullanılmayan bir dilin öğretiliyor olmasından kaynaklandığını belki iddia edemeyiz. Ama üretim ve refah seviyesinin çok yüksek olduğu İskandinav ülkelerinde erken yaşta Vikingce değil de İngilizce gibi daha kabul görmüş dillerin öğretiliyor olmasının olumlu bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Kararı siz verin.