H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Tiyatro
insanatinart@gmail.com
Annesi tarafından büyümesine izin verilmeyen çocuklar ülkesi… Sahnedeki sesini buldu.
‘Annem Hep Derdi ki’!
Nedim Saban Tiyatrosu, tiyatroyu en geniş kitlelere ulaştırma vizyonunu kaybetmeden 32 yıldan bu yana perde açıyor.
Bu yıl da beş oyunla bir yandan İstanbul bir yandan turneler derken; repertuar tiyatrosu olma özelliğini de yitirmeden çalışıyor.
Yeni oyunları ‘Annem Hep Derdi ki’nin ilk akşamına giderken, bu kadar gülmeyi beklemiyordum doğrusu.
Tam Türk işi komedi olmuş. Aklıma kâh annem geldi kâh babam… Gülerken ağladım. Ağlarken güldüm. Herkesin kendi hayatının bugününden ya da dününden karşılık bulabileceği bu oyun aynı zamanda her yaş grubuna da hitap ediyor.
Oyun çeviri olmakla birlikte çok başarılı bir uyarlama, dolayısıyla seyirci daha ilk perdenin ilk dakikasından başlayıp oyunun içine giriyor.
Oyun ritmi yakalandığında art arda patlayan şakalar, evin içinden güncele ve sokaklara doğru çıkarak hayatı kucaklıyor.
Özdeşleşmesi oldukça kolay olan bu oyunda ışık ile yapılan yabancılaştırma efekti, seyirciye zaman zaman ‘Dur bir de dışarıdan bak hayatına, sen nerede kendin oluyorsun nerede annen?’ diye sorduruyor.
Oyunun ritmi seyirciye ulaşması açısından başarılıydı. Sahne bu eser ve dekoru açısından biraz küçük olup, bu kimi zaman oyun ritmini etkilese de özellikle sondaki sürprizli sahnede, oyuncuların tempoyu sağlamaları çok eğlenceli bir seyir sundu izleyiciye…
Çiçek Dilligil ve Mert Asutay ikilisi ile Ecmel İs ve Aziz Sarvan ikilisi; başarılı ve ölçülü oyunlarıyla, kimse diğerinin önüne geçmeden, hayata birbirinden farklı kültür dinamikleri üzerinden bakan ailelerin genç insanların beraberliklerini nasıl dinamitlediğini etkili sahnelerle ortaya çıkartıyor. Aşkın Şenol, Kentsel karakterinde Jung’un Rehber Arketipiyle halk tiyatrosunun Pişekar karakterini başarıyla harmanlıyor.
Oyunun genç çiftini canlandıran Mert Aykul ve Dilara Mücaviroğlu ise kaosun içinde çıkış yolu arayışında olmanın gerginliğini seyirci sıralarına yeterince aktarıyorlar. Mert Aykul aynı zamanda baba-oğul sahnesindeki oyunuyla performansını yukarı çekiyor.
Günümüzün hızı seven, Youtube videolarını bile hızlandırarak seyreden genç kuşağını düşündüğümüzde; oyunun biraz daha hızlı girdi-çıktı temposuyla oynanması acaba nasıl olurdu; düşünmeden edemiyor insan… Ancak bu sezonun bilet peşinde koşulan oyunlarından olacağı kesin.
Nedim Saban’ın oyuncuya alan açan yönetmenliğini seyirci yine deneyimleme olanağı buluyor. Yönetmen yardımcısı Güney Tinin, reji asistanı Rabia Keskintürk, dekorda Anıl Ateş Işık ve ışık tasarımında Batuhan Sezer sahnenin görünmeyen takımı olarak oyunu yukarıda tutmak adına ellerinden geleni yapmışlar.
Tabii ki tiyatronun kendine özgü imecesinin içinde burada adını sayamadığımız kişiler de mutlaka vardır. Her zaman söylediğimiz gibi iyi bir oyun, katkı sağlayan herkesin eseridir.
Eserin adı ‘Annem Hep Derdi ki’ olsa da sahnede babaların da ‘hep’ dediğini görüyoruz.
Ebeveyn olmaktan vazgeçememek, bizim toplumumuzun çift taraflı bıçak gibi diye tanımladığımız meselelerinden biri…
Çocuklarımız bizim yüzümüzden bir türlü büyüyemiyor.
Sürekli önlerindeki taşları kaldırıp, terledikleri zaman sırtlarına bez koyuyoruz. O nedenle de kimi zaman büyüyüp evlendiklerinde bile hep çocuk kalıyorlar.
Hatta bunu bir güzel normalleştiriyoruz da… “Aaaa biz büyükler için siz hep çocuksunuz evladım!“
Acaba onların mı çocuk olmaya ihtiyacı var? Yoksa bizim mi ana-baba rolümüzü kaptırmamaya ve devam ettirmeye ihtiyacımız var? Bilinmez.
Anne ya da baba olmak çok kıymetli olmakla birlikte; biraz da hayatımızın başarısız hissettiğimiz yerlerini çocuklarımızın üzerinde temize çekmek gibi bir tehlikeyi barındırıyor.
Evde veya evlendiklerinde buluyoruz bir-iki insanı “Şunu yap, bunu yapma…” diye ahkâm kesip duruyoruz.
Bilmesek de bilirmiş gibi yapıyoruz.
Oyunun sonunda röportajlar yapılıyordu, seyirciye “Sizin anneniz ne derdi?” diye soruluyordu. Böyle konularda şansım yoktur zaten, bana soran olmadı…
Ben de buradan yazayım. “Men dakka, dukka” derdi Asiye hanım… Arapça “Eden bulur” ya da “Ne ekersen, onu biçersin” gibi bir anlamı var. Zor zamanlarda ne iyi gelirdi…
Tiyatro Kare’ye bütün bu incelikli düşüncelerin kıyısında dolaşmamızı kolaylaştıran ‘Annem Hep Derdi ki’ prodüksiyonu için teşekkür ediyoruz.
Siz de izleyin. Benim gibi öksüz değilseniz. Mutlaka annenizle gidin…