Fatih Altaylı ekranların karşısında kendini savunurken benimle ilgili şöyle bir iddiada bulundu. Geçtiğimiz yılın nisan ayında Habertürk ’ten atıldığımda kendisine “Sağ ol Fatihçiğim burada olduğum kadar hiçbir gazetede özgür olmadım” demişim.
İlahi Fatih, özgür olduğum için mi hükümete yönelik eleştirilerimden vazgeçmezsem köşemi kaybedeceğim konusunda uyarıldım? Özgür olduğum için mi uyarılara kulak asmayınca kovuldum?
Gazetenin çizgisi iktidara doğru savruldukça uyarılar ufak ufak başlamıştı. “Amberinciğim, seni seviyoruz, gitmeni istemeyiz.” Oysa artık gitmek istemeye başlayan bendim. Bu duygum meşhur Beşar Esad röportajı fiyaskosu ile birlikte iyice arttı. Haziran 2012’de bir grup gazeteci Esad tarafından röportaj için Şam’a davet edilmiştik. Ben hazırlıklarımı yaparken, gazeteciler.com sitesinde Fatih’in, “Amberin’e istersen git dedim ama tek bir kelimesini dahi yayınlamam” mealindeki açıklamasını okuyunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü. “Türkiye’de gazetecilik bitti” dedim. Demek ki Fatih’e de ‘Alo’ denmişti.