İtalyan siyaset felsefecisi Giorgio Agamben, Le Monde gazetesinde, Fransa’daki olağanüstü hal tartışması vesilesiyle “Hukuk devletinden güvenlik devletine” başlıklı bir makale yayınlandı.(*) “Uzun süreli bir olağanüstü hal rejimi altında yaşayan, güvenlik operasyonlarının tedricen adalet erkinin yerini aldığı bir ülkede, kamu kurumları çabuk ve geri dönüşsüz bir biçimde bozulur” diyordu Agamben. Bir zamanlar “hikmet-i hükûmet” dediğimiz şeyin yerini “güvenlik hikmetleri”nin aldığı” söylüyor, günümüzde güvenliğin, terörist eylemleri engellemek kadar, insanlarla genel ve sınırsız bir denetim getiren yeni bir ilişki kurmayı hedeflediğini belirtiyordu.
Türkiye, Fransa değil. Olağanüstü halleri, asayişçi mantığı devletin genlerinde bulunan bir ülke. Bununla birlikte son dönemlerde yaşadığımız kimi gelişmeler, karşılaştığımız kimi söylemler, uygulamalar, soruşturmalar ifade özgürlüğünü boğan Kürt sorunu politikası, bunları akla getiriyor, belki de işaret ediyor.
Türkiye Temmuz sonrası safhayla ilgili yaşananlarda haklı olabilir.
Ne var ki, haklılık durumu değiştirmiyor, riskleri ortadan kaldırmıyor, otoriterlik kokusunu bu diyarda uzak tutmak zorundayız. Demokratik siyaset kapılarını zorlamak gerek. Kürt meselesinin çözümü, demokrasi açısından tek çıkıştır…