Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
İktidar ve izlediği yol bakımından güzergah yeniden netleşti. Şöyle de denebilir: Seçim sonrası algılarda ve beklentilerde oluşan “tereddüt, muhtemel değişim, yeni siyasi hamle parantezi” kapandı. Devlet merkezli siyasetin arkasındaki asker-milliyetçi-muhafazakar ittifakının gevşemesi hayalleri muhalefet bakımından suya düştü.
Nitekim kimi adımlar güvenlikçi-otoriter-milliyetçi politikaların hız kesmeden, belki daha derinleşerek devam edeceğine işaret ediyor.
İlk sinyaller Osman Kavala davasında, yeniden yargıya imkân vermeyen iktidar tutumuyla verilmişti. Takip eden büyük adım CHP’li belediye başkanı Ahmet Özer’in manasız, hatta karşılıksız iddialarla, gizli tanık söylentileriyle tutuklanması ve yerine kayyım atanmasıyla gerçekleşti. Bunu Ahmet Türk gibi simge ve bilge bir ismin yönettiği Mardin dahil üç ayrı belediyeye daha kayyım tayini takip etti. Daha bir süre önce Yüksek Seçim Kurulu’nun seçilme hakkını onayladığı, seçmen iradesiyle kent yönetimine gelen kişiler görevlerinden alınırken, bu yerel yönetim alanları devletleştirildi. Kendisini Kürt sorununda muhatap ve temsilci ilan eden DEM’in üzerindeki baskının artması, sadece iktidarın Kürt politikasındaki izlediği ve izleyeceği ana güzergahı göstermekle kalmıyor, siyasi alanının devletleştirilmesinin bize has biçimlerinin yerleşik hale gelmesine de işaret ediyor.