Fırsattan istifade, İsveç’le Finlandiya’nın yanı sıra ABD’ye de talep ve beklentilerimizi karşılatmak için baskı kurmak, Ankara’nın hakkı.
Fırsatçılık; ABD’ye, Avrupa ülkelerine ne kadar haksa Türkiye’ye de o kadar hak.
Fakat çok belli etmeden, zikzak da çizmeden, diplomatik incelik içinde ve kaba pazarlığa döküyor görünmeden yapılamaz mıydı?
Sadece ülkenin dış imaj ve itibarını zedelememek için değil. Korumaya çalıştığımız çıkarlara zarar vermemek, kaş yapayım derken göz çıkarmamak için de bu gerekli.
Güç mücadelesine, bilek güreşine çevirince, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma tehlikesi var. İşler, daha da kötüleşebiliyor.
Suud’la, Mısır, Emirlikler ve İsrail’le yaşadığımız tecrübeler, sıcak örnek olarak duruyor önümüzde.