LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
AK Parti’li kimi siyasetçiler ve yazarlar, dindarları şöyle korkutuyor: “AK Parti iktidardan giderse dindarlar için çok kötü olur. Bizi mahvederler. Tüm haklarımızı elimizden alırlar. 28 Şubat dönemindekinden beter oluruz.”
Korku havası yayarak dindar insanların, tüm yanlışlarına rağmen AK Parti’ye destek olmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Peki gerçekten, AK Parti iktidardan giderse dindarlar hangi haklarından mahrum olurlar? Ya da ne olur da Türkiye onlar için yaşanmaz bir ülke olur? Dindarlar toplumun diğer kesimlerinden farklı olarak ne kazanım elde ettiler de bunları kaybedecekler?
Mesela dindarların çocukları kolejlerde okumaya başladılar da, AK Parti iktidardan giderse bundan mahrum mu olacaklar? Dindarların bir eli yağda bir eli balda da, AK Parti iktidardan düşerse aç mı kalırlar? Türkiye’nin ortalama milli gelirinden daha yüksek bir gelire mi sahipler ki bunu kaybedecekler?
Veyahut huzur veren şehirlerde yaşıyorlar da, AK Parti giderse hepsi daha berbat şehirlerde yaşamaya mı mecbur kalacaklar?
Ya da diğer kesimler silahlanır, dindarlara savaş mı ilan eder?
Ne olur? Yeni, farklı bir iktidar ne yapabilir?
Başörtüsüne yeniden yasak mı getirir? Ya da imam hatipleri mi kapatır? Camilere kilit mi vurur? İnancımızı yaşamamıza engel mi olurlar?
Hangisi?
Gerçekle ne alakası var Allah aşkına?
Herhangi bir iktidarın bundan sonra, başörtüsü yasağı, imam hatipleri kapatma gibi şeylere tevessül deceğine kimse ihtimal veriyor mu gerçekten? Başörtüsü yasağı bundan sonra nasıl olur da uygulanabilir, mümkün mü? Artık birçok partide başörtülü aday var. Ve birçoğu da seçilip meclise girecek durumda.
Hal böyleyken “AK Parti iktidardan giderse yeniden başörtüsüne yasak getirirler” demenin gerçekle ne alakası var Allah aşkına?
Veyahut toplumun talebine “Hayır” deyip imam hatipleri kapatabilecek bir güç yeniden oluşur mu?
Bunları yaptıklarında neler olduğunu hepimiz gördük. Sivil halkın inançla ilgili talepleri karşılanmadığında, siyasal İslam yükseldi. Bu elbette normaldi. Fakat sonra… Sonra iş dinin kullanılmasına, din sömürüsüne vardı.
Aklı olan herkes görüyor: Artık inanca getirilen kısıtlama ve yasaklara dönülemez. Fakat din sömürüsüyle yürünecek bir yol da kalmadı artık, bitti.
Esas kaybedecek olanlar, o korkuyu yayanlar
Peki, buna rağmen niçin böyle bir korku havası yayıyorlar?
Çünkü esas kaybedecek olanlar, o korkuyu yayanlar. Gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, iş adamları ve kimi bürokratlar. Toplasan 3-5 bin kişilik kaymak tabaka, yoksul insanlara felaket senaryosu yazarak kendi çıkarlarını koruma derdindeler.
AK Parti iktidardan giderse kimisi yüksek maaşını kaybedecek, kimisi gazetedeki köşesini. Kimisi hak etmediği halde aldığı ihaleleri bir daha alamayacak. Kimisi hak etmediği halde işgal ettiği koltuğu kaybedecek. Kimisi iktidardan herhangi bir alanda gördüğü iltimastan, avantadan olacak.
İşte bundan dolayı, kişisel kayıplarını bütün dindarların kaybı olarak gösteriyorlar. Çünkü bulundukları yere hak ederek gelmediler. Oturdukları koltukların hakkını vermediler.
Kendilerine çalıştılar
Buna rağmen yüksek maaşlara ve lüks bir yaşama kavuştular. Ekonomik bölüşümü adaletle yapmadılar. Kendi cüzdanlarını, kasalarını doldurdular. Yoksulları kandırdılar. Kendilerine çalıştılar. Dini kullandılar.
Kendi durumlarının farkındalar.
İşte asıl dertleri bu kişisel servetleri muhafaza etmek. Yoksa yoksullukla boğuşan, çocuklarını okutmaya çalışan, derme çatma evlerde hayatını süren insanlar onların umurunda değil.
İşin esas ilginç yanı ise şu: Bugün, dindarları “28 Şubat’tan daha beter oluruz” diyerek korkutanların bir kısmı o zaman 28 Şubatçıların safındaydı! Diğer kısmı ise 28 Şubat’ın dayattığı yaşam tarzına ilk adapte olanlar.
Ne tuhaf bir durumdayız: Bir eli yağda, bir eli balda olanlar, kuru ekmeğe mahkum olanları “Daha perişan oluruz” diyerek korkutuyor.