“Cemaat” diye yola çıkan bir yapının bir gün Emniyet ve Yargı’da güç yoğunlaştırıp “Paralel Devlet Yapılanması -PDY”haline geleceğini, sonra bu yapıyla MİT Başkanına karşı operasyona girişeceğini, sonra 17-25 Aralık operasyonuyla yolsuzluk dosyalarından hareketle Başbakan’ı, ailesini ve kimi bakanları hedef alacağını, sonrasında da 15 Temmuz’da darbeye kalkışacağını kim tahmin edebilirdi?
“Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” özdeyişi o zamanlardan beri farklı güç odakları için bu yüzden kullanılır.
Devlet Bahçeli ve MHP, 17 – 25 Aralık operasyonuna o süreçte “Yolsuzluk” boyutu ile önemsedi. Onun içir Devlet Bahçeli, odasındaki saatin pilini çıkararak 17:25’te dondurdu. Kendisini ziyaret eden gazeteci Can Dündar’a, “Bunu bizzat ben yaptım. 17:25’i gösterdiğinde pilini çıkardım. Her gün bu takvime bakıyorum. Onların takvimi, bizim saatimiz. Buradan da anlayabilirsiniz ki biz, 17 ve 25 Aralık’ın hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız” dedi.
Sonrasında 17-25’in yolsuzluk boyutuna atıfla “Rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden Cumhurbaşkanı olmaz. Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenlerden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden Cumhurbaşkanı olmaz” gibi çok ağır ifadeler kullandı.
Aradan Cumhur İttifakı geçti. Ak Parti ile MHP can ciğer kuzu sarması oldu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bahçeli, sık sık ilişki tazeliyor.