İşine dönme talebiyle 100 günü aşkın süredir açlık grevinde olan öğretmen Semih Özakça’nın açlık grevindeki eşi Esra Özakça, “İyi günde kötü günde denir ya. Şimdi de açlığı paylaşıyoruz” dedi.
KHK’yla ihraç edildikten sonra direnişe geçen ve açlık grevine başlayan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, 22 Mayıs sabahı evleri basılarak gözaltına alınmıştı. ‘Silahlı terör örgütü üyeliği’nden işlem yapılan iki eğitimci tutuklanmıştı.
Özakça’nın eşi Esra Özakça ve annesi Sultan Özakça da aynı tarihte açlık grevine başlamıştı.
Gülmen ve Özakça açlık grevlerinin 109’uncu, Esra Özakça ve Sultan Özakça’ysa 34’ncü gününde.
‘Başka bir şey yapmak benim açımdan düşünülemezdi’
Esra Özakça, Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek’e konuştu.
Dört yıllık öğretmen olduğunu ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkarılan KHK’yla eşiyle birlikte işlerinden ihraç edildiklerini belirten Özakça, “İyi günde kötü günde denir ya. Şimdi de açlığı paylaşıyoruz. Birlikte gezmeyi, dolaşmayı, yemek yemeyi çok severdik. Eşimin hayati bir durumu varken başka bir şey yapmak benim açımdan düşünülemezdi. Hem onun durumuna dikkat çekmek, hem de haksızlığı duyurmak için ben de açlık grevine başladım” dedi.
Özakça ve Gülmen’in, “Ancak işimizi geri aldığımız zaman açlık grevini bitiririz” dediğini hatırlatan Özakça, kendisinin de onların işini alıp, açlık grevini bitirdiğinde eylemini bitireceğini söyledi.
‘Çok moralli ve coşkuluydu’
Eşinin durumu hakkında bilgi veren öğretmen şunları söyledi: “Cezaevinde iki kez gördüm. Biri kapalı, biri de açık görüşte. Çok moralli ve coşkuluydu. Oldukça zayıflamıştı. Kas ağrılarının ve ağız içi yaralarının kötü olduğunu biliyordum. Bir de bacağında yara var. Hapishaneye ilk gittiğinde dedektörle vurulmuş. O yara kapanmıyor. Bunların dışında midesinden ve bağırsaklarından şikayetleri vardı.”
İki eğitimcinin evleri basılarak tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Özakça, “Daha o gün karakola gidip adli kontrol imzası vermişlerdi. Karakolda yeni bir soruşturma olduğu söylenebilirdi. Nuriye hocanın ve Semih’in bir yere kaçabilecek ne halleri, ne de niyetleri vardı. Kendimizin savcıya gidebileceğimizi de söyledik ama o akşam bizden savcının kim olduğu bile saklandı” dedi.
Birleşmiş Milletler devrede
Gülmen ve Özakça’nın tutuklanacağının önceden belli olduğunu kaydeden öğretmen şöyle devam etti: “Annem ve beni de onlar tutuklanana kadar nezarethanede tuttular. Adliyede karşılaştırmamak için özel çaba harcadılar. Birleşmiş Milletler konuyla ilgili acil notuyla Türkiye’ye sormuş. Bizim nezarethanede tutulmamız dahi sorular arasında. Bir de Nuriye ve Semih’in niçin açlık grevinde olduğu, annemle benim niçin açlık grevinde olduğumuz, Kemal amcanın oğlunun cenazesinin niçin o kadar geç verildiği ve Türkiye’de insanların niçin hak aramak için açlık grevi yapmak zorunda olduğu soruluyor.”
Verilecek cevapları beklediklerini belirten Özakça son olarak şunları söyledi: “Demokrat bir yaşama sahip olmak, sendikal bir mücadele yürütmek işten atılmanın bir gerekçesi olamaz.15 Temmuz’da binlerce kişinin işten atılmasına sebep olamaz. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bunu, onurumuza yapılan bir saldırı olarak düşündük ve bundan dolayı eyleme başladık. Haklı olduğumuza, işimizi geri alacağımıza inanıyoruz. Nuriye ve Semih’in sağlıkları daha fazla etkilenmeden bu taleplerinin bir an evvel karşılanmasını istiyoruz.”