Atmosfer öyle karanlık ki, sadece muhalifler değil, Fehmi Koru ve Gülay Göktürk gibi uzun zamandır iktidarı alkışlayanlar bile artık cadı avından nasibini alıp köşelerini kaybediyor.
Bir TV dizisi yüzünden Hidayet Karaca hapse atılırken, sudan sebeplerle televizyonlar karartılırken, bir tweet yüzünden gazeteciler cezalandırılırken durumun farkına varmayan Gülay Göktürk, ancak köşesini kaybedince, “Bu kadar toleranssız olduklarını da hiç bilmiyordum. Demek ki artık en ufak eleştiriye bile tahammül ve tolerans yok” diyebiliyor. Oysa daha önce yazılarını yayınlayan Koza Medya Grubu’na hukuksuzca el konulurken veya iki köşe yazısı bir haber yüzünden Zaman’a baskın yapılırken bu tahammülsüzlüğü fark edebilirdi.
Bakıyorsunuz iktidarı cansiperane savunan Etyen Mahçupyan bile şimdi küçük eleştirileri yüzünden hedefte.
Bu karanlık süreç ilk başladığında sessiz kalanlara, “Mesele AK Parti-Cemaat kavgası değil, ülke demokrasiden uzaklaşıyor. Zamanla sıra size de gelecek” diyorduk. Geldiğimiz durum ortada: Hidayet Karaca bir TV dizisinden, Can Dündar ve Erdem Gül bir haberden, eski savcı Gültekin Avcı birkaç yazıdan, Mehmet Baransu darbe belgelerini kamuoyuna duyurmaktan, Beyazıt Öztürk programında bir kadının “Çocuklar ölmesin” demesine izin vermesinden, hakim, savcı ve polisler yolsuzluk soruşturması yapmaktan, akademisyenler barış istemekten suçlu.