• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Yurttaşı boşver, maksat TOMA zarar görmesin

03/02/2015 15:31

 

murat sevincMURAT SEVİNÇ

“Her şey devlet içinde ve devlet için, hiçbir şey devlet dışında ve başka bir şey için değildir.”

Aklı başında insanlar, haklı bir telaş ve tedirginlik içinde iç güvenlik yasa teklifini gündeme getiriyor.


Yasanın adında, ‘güvenlik’ kavramı var. TDK’de şöyle tanımlanmış: Toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet.

Kavramın kökenindeki sözcük, ‘güven’ ve TDK, ‘güven’ için de, şöyle buyurmuş: Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat.

Güvenliğin tanımında iki temel unsura yer verilmiş. İlki, kişilerin korkusuzca yaşayabilme durumu. İkincisi, yasal düzenin aksamadan yürümesi.

Önemli bir ayrım

TDK’den fazla beklentiye gerek yok ancak şu ‘yasal düzenin aksamaması’ ifadesi, yasa koyucunun zihniyetine de yer ettiği için, önemli. Yasal düzenin aksamaması, daha çok istikrarı amaçlar. Doğal beklentilerden biri, öngörebilmektir. Kişi, ‘öngörebildiği’ sürece davranışlarına ‘güven’ içinde yön verebilir.

İyi hoş da, aranan istikrarın niteliği önemsiz mi? Bu ayrımı göz önünde bulundurmadığınız anda, kapıyı ‘hukuk’ devletinden ‘kanun’ devletine aralarsınız. Türkçesi: Hukuk devleti açısından, ‘öngörülebilirlik’ kadar aksamaması gereken yasal düzenin ‘içeriği’ de yaşamsaldır.

Nazi hukuku hukuk mudur?

 

Faşist bir devlet, yasalarını oluşturur ve o devletin yurttaşı faşizmin yasalarına uymadığında başına geleceği bildiği için, uyar. Bu durumda, o yurttaşın öngördüğünü ve yasal düzenin aksamadan sürdüğünü söylemek mümkün. Eh insaf edin, bunun adına ‘güvende hissetme’ diyebilir miyiz?

Ne yazık ki Türkiye gibi anti demokratik sistemlerde, uyulması gereken ‘yasa’nın içeriğinden çok o yasaya ‘uyma’nın kendisine atfedilen değer, olası özgürleşmenin önündeki engellerden biri. Daha da Türkçesi: Nazi hukuku, hukuk mudur? Eğer hukuk diyorsanız, ‘uymak’ marifet midir? Eğer buna da yanıtınız ‘Evet marifettir’ ise, o halde bizden size ‘güvenlikli/öngörülebilir/istikrarlı günler’ dilemek düşer.

Geçelim Kobani gerekçesini

Tasarının gerekçesi olarak Kobani eylemleri vs. dillendiriliyor. Geçelim bu zırvaları. Bizimki gibi devletler, cana okuyan mevzuat yaratmak için bir fırsat bekler. Akıl fikir minareyi aşırmaktaysa, uygun bir kılıf mutlaka bulunur.

Gerçi halihazırdaki iktidarın kılıfa ihtiyacı yok, şükür. Fantastik bir dünyaları var. Yine de sanırım iyi kötü bir gerekçe düşünüp üç beş ay önceki eylemleri kullanmaya karar vermişler.

Türkiye’de şimdilik anayasal haklardan vs. söz etmek saçma olsa da şu kadarını hatırlatmakta yarar var: Temel haklar, yurttaşı devlete karşı korumak içindir. Çünkü yasal şiddet araçlarıyla donatılmış olan, devlettir. Ve devlet yurttaşı sayesinde, onun emeğiyle, vergisiyle ayakta durabilir.

Bu nedenle demokratik devletlerin yurttaşı güçlüdür. İnsan evladının birilerinin tebaası konumundan, demokratik devletin ‘eşit yurttaş’ı haline gelmesi, yüzyıllar süren hayli acılı/kanlı mücadelelerin sonucudur.

 

‘Reis’in mucizei değerlendirmeleri

Devletler, yurttaşını en fazla adalet hizmeti dağıtırken ‘ezme’ fırsatı bulur. Bu nedenle adaletin dağıtılması, söz konusu dağıtımın yasaları, ilkeleri ve tabii usul kuralları, yurttaş selameti ve güveni açısından can alıcı önemdedir.

Geçenlerde ‘Reis’in mucizevî değerlendirmelerine konu olan İngiliz (ve tabii dünya) demokrasisi/hukuk sistemi açısından temel yasalardan birinin, üç küsur asır önce çıkarılmış ‘beden bütünlüğü yasası’ olarak bilinen Habeas Corpus oluşu, boşuna değildir. Dolayısıyla demokratik bir devlette ‘güvenlik’ sözcüğünden ilk anlaşılması gereken, yurttaş güvenliğinin sağlanmasıdır.

‘Zarar’ ve ‘önlem’

Buna mukabil her devlet, kendi sistemine şu ya da bu ölçüde zarar vermek isteyen yurttaşına karşı ‘önlem’ alır. Asıl mesele, ‘zarar’ ve ‘önlem’ sözcüklerinin nasıl algılandığıdır.

Bir durumu nasıl tanımlarsanız, o durum karşısındaki konumlanışınızı da öyle belirlersiniz. Yıllardır Kürt sorunu başlığı altında yaşadıklarımızdan daha iyi örnek olur mu? Kürt sorununu, ‘terör sorunu’ olarak tanımlamakla ‘eşit yurttaşlık talepleri’ biçiminde tanımlamak arasındaki fark; çözüm olarak dağı taşı bombalamak ile müzakere yürütmek yöntemlerinden hangisinin tercih edileceğini belirleyecek  farktır. Demokratik bir devlet ile demokratik olmayanın ‘zarar’ ve ‘önlem’ anlayışları, doğal olarak birbirinden farklı olur.

Kendim için bir şey istiyorsam namerdim!

Türkiye’deki iktidar, işine gelmeyen tüm eylem ve ifadeleri, bağlamından koparılmış gerçeküstü bir ‘darbe girişimi’ refleksiyle karşılıyor. Bu zırvanın, ortalama akıl sahibi insanlar açısından inandırıcılığını giderek yitirse de inşa edilen yeni nizam için ‘işlevsel’ olduğuna hiç kuşku yok.

Hâl böyleyken neyin doğru olduğuna, neyin yasal olduğuna, yasanın ne olduğuna, olağan ile olağandışının tanımlarına ve hatta kimlerin ‘toplum’ olduğuna, iktidar karar veriyor. Dolayısıyla ‘zarar’, ‘önlem’, ‘güvenlik’, ‘kamu yararı’ gibi kavramların ‘ne’ oldukları, ancak iktidarca belirlenebilir halde. Buna bir de demokrasilerde eşi benzeri olmayan çarpık ‘milli egemenlik’ tanımını eklediğinizde sonuç, kaçınılmaz şekilde ‘iç güvenlik yasası.’

Mantık çok basit: Hak ve güvenliğin ne olduğuna, nasıl sağlanacağına ben karar veririm. Verdiğim kararı yasa haline getiririm, çünkü TBMM’de çoğunluğa sahibim. O çoğunluğun adı, milli irade. Milli irade, devleti sahipsiz bırakacak değil ya. Demek ki sapanla taş attı diye canına okunacak genç bir göstericiyi cezalandıran, aslında milli iradenin ta kendisi. Ezcümle, kendim için bir şey istiyorsam namerdim!

Devletin bekası yanında lafı mı olur!

Devlet örgütlenmesini elinde bulunduranlar, muhtelif gerekçelerle ve her ne pahasına olursa olsun ‘kaybetmemek’ için, devleti yurttaşa karşı koruyup kollamak, yeni silahlarla, yöntemlerle donatmak zorundadır. Her şey devlet içinde ve devlet içindir. Kullanışlı bir araç olan devlet için.

Yasa değişikliğiyle üst ve ev araması, el koyma kolaylaşacakmış, ‘kuvvetli’ şüphe ‘makul’ şüpheye dönüştürülecekmiş, avukatların dosyaya ulaşması zorlaştırılacakmış, dinlemeler ve teknik takip yetkileri ferah feza olacak, kahraman polisin müdahale araç ve yetkileri artırılıp molotof ‘silah’ sayılacakmış, sosyal medya çekilmez hale gelecekmiş, filan fıstık… Devletin bekası yanında lafı mı olur!

Konuya dair muhtemel senaryoyu, meslektaşım Kerem Altıparmak Bianet’te son derece açık şekilde yazdı zaten, fazla söze ne hacet.

Yurttaşın değil, TOMA’ların güvenliği

Demokratik olmayan devlet, kendisini, denediği her yolu mubah görerek kollamak zorundadır. Halkı şımartmak işine gelmez. Gerçi boş iştir, ancak yalnızca bu şekilde ayakta kalabileceğini zanneder. Güvenlikten anladığı yurttaşın değil, TOMA’ların güvenliğidir. Uyulacak yasa, kendi yasasıdır. Tarih, örnek açısından hayli zengin.

‘Yeni Türkiye’nin iç güvenlik yasasına dair bu yazının başında, Mussolini konuştu. Necip Fazıl ile bitirmek yaraşır. Der ki, “Aklımı ve kalbimi hep sağ elime verdim, görevi olmasaydı sol elimi keserdim.”

Halihazırdaki iktidarın, başta yurttaş devlet ilişkisi olmak üzere olup biten her şeye böylesine ‘sağdan’ yaklaşıp ‘sol’a dair her ne değer/ilke varsa bu denli nefret ediyor olması, olağandır.

Not: Bu arada 29 Ocak’ta, ‘toplanmamış’ bir bakanlar kurulu, haliyle ‘görüşülmemiş’ bir kararı alıp ‘tanımlamaya’ zahmet buyurmadığı bir ‘milli güvenlik’ kaygısı/gerekçesiyle, anayasal hak olan bir ‘grevi’ erteledi! Yaşamımız, ‘sırlar dünyası’na dönmüş durumda…

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Trump'tan Çin'e ek yüzde 100 gümrük vergisi

ABD Başkanı Donald Trump, 1 Kasım itibarıyla ABD’nin Çin’den ek yüzde 100 gümrük vergisi alacağını duyurdu.

Sağanak yağış bekleniyor: Meteoroloji'den altı il için sarı kodlu uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), altı ili sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış beklentisiyle sarı kodla uyardı.

Fransa'da geçen hafta istifa eden Lecornu yeniden başbakanlığa atandı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, hafta başında görevinden istifa eden Sébastien Lecornu’yü tekrar başbakan atadı.

Ankara başsavcılığı, Mansur Yavaş hakkında soruşturma izni talep etti

Ankara başsavcılığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Mansur Yavaş hakkında soruşturma izni talep etti.

Savcılık Serdar Öktem cinayetinde suç örgütlerine işaret etti

Avukat Serdar Öktem 6 Ekim’de Şişli’de suikaste uğradı.

Savcılığın sevk yazısında ‘Gündoğmuşlar’ ve ‘Daltonlar’ adlı suç örgütlerine işaret edildi ve cinayeti ‘Siirtli Naci’ lakaplı Naci Yılmaz’ın finanse ettiğinin değerlendirildiği belirtildi.

Bu seçim belki de son seçim: Sonra ya 'kutsal davaya nefer' olacaksınız ya da da 'hain'!
Mesele başkanlık sistemi değil, 'yeni nizam'; siz hala anlamadınız mı?

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 901 gündür hapiste

YAZARLAR

'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder!

Murat Sevinç

Sınıf arkadaşım Furkan Karabay için

Ece Deniz

Bir illüzyon: Çalışırsan başarırsın

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

'İnsan Avı: Usame Bin Ladin': Belgesel mi istihbarat operası mı?

Ayhan Tinin

Edebiyat Müzesi… Şiir Kütüphanesi… Nâzım'ın bavulu küçük İskender'de mi?

C. Hakkı Zariç

Türkiye'nin yeni dili

Mustafa Alp Dağıstanlı

Sürtünmesiz dünya

Göksun Yazıcı

GÜNÜN 11’İ

Deniz Zeyrek: İlaçları depolarda bekletiyorlar; kur güncellemesinden sonra yeni fiyatlarla piyasaya sürülecekmiş

Kemal Okuyan: Gazze'dekiler soluk alsın, yaşasın çocuklar

Metin Yılmaz: Dolar koşmuş, altın uçmuş, fatura zıplamış; bizim maaş hala start çizgisinde

Orhan Uğuroğlu: Bir dönem cezaevindeki Cumhurbaşkanı'nı yalnız bırakmayan Kocabıyık, bugün aynı kişiyi eleştirdiği için cezaevinde

Didem Eryar Ünlü: Enerji dönüşümü sadece teknolojik bir süreç değil, aynı zamanda bir zihniyet devrimi

Ahmet Yaşaroğlu: Kitlelerle partiler arasındaki geleneksel ilişkiler çözülmektedir

Korkut Boratav: 'Çin modelinin' ABD için bile bir alternatif olarak tartışılması şaşırtıcı olmamalıdır

Mehmet Y. Yılmaz: Türk adaleti, Kocabıyık'ın 'dost uyarısı' sayılması gereken eleştirilerinden 'hakaret' çıkarmış

Tuğrul Eryılmaz: İlber Ortaylı'yı 'Ben de Getir'e geçtim' diye Getir reklamında görünce bütün planlarım bozuldu

Abdulkadir Selvi: Trump'ın barış planında en büyük pay Erdoğan'ın; Biden bu da sana ders olsun

Esfender Korkmaz: Bizim sorunumuz, ekonomi yönetiminin olmamasıdır

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×