TUĞBA ÖZER
@tugbaaozerr
Kamu emekçisi statüsünde olmalarına rağmen özlük haklarından yararlandırılmayan vakıf üniversitesi akademisyenleri, giderek zorlaşan yaşam koşullarına karşı ilk kez bir kamu işçileri sendikasında örgütlenme kararı aldı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) bu adımla, Türkiye’de sendikal ve çalışma düzenini değiştirecek bir süreci başlatmış olduklarını ifade ediyor.

TÜİK’in ocak ayında açıkladığı resmi rakamlara göre yıllık enflasyon yüzde 48,69’a, bağımsız bir kuruluş olan Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre ise yüzde114,87’ye kadar yükselmişken, çalışan kesim düşük zamlara karşı ses çıkarmaya devam ediyor.
Kuryeler ve fabrika işçilerinin eylemleri sürerken, vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenler de enflasyon karşısında yüzde 5 ile 20’lik zamlarla geçinemediklerini belirterek, önlerindeki yasal engele rağmen Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Eğitim Sen’de örgütlenme kararı aldı.
Asgari ücretin biraz üstünde
Akademisyenlerin temel talepleri arasında devlet üniversitesinde çalışan meslektaşlarıyla aynı maaşları alabilmek var.
15 Nisan 2020 tarihinde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda değişikliğe gidilerek, “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez” maddesi eklendi.
Ancak akademisyenlere göre, birçok üniversite bu değişikliği uygulamıyor. Ocak ayı itibariyle devlet üniversitelerinde araştırma görevlilerinin ücretleri 10 bin liraya ulaşmışken, vakıf üniversitelerindeki akademisyenler bazı üniversitelerde bu maaşın neredeyse yarısına kadar çalıştırıldıklarını söylüyor.
Aynı işi yaptıklarını belirten vakıf üniversitesi akademisyenleri ‘eşit işe eşit ücret’ talebinde bulunuyor.
Kamu sendikasına üye olamıyorlar
Vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenler, disiplin mevzuatı gibi konularda devlet üniversitelerindeki akademisyenlerin tabi olduğu hükümlere tabi kılınıyor ancak 4688 sayılı ‘Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’ hükümleri nedeniyle kamu sendikalarında örgütlenmelerine izin verilmiyor.
Yani neredeyse tüm süreçlerde bir kamu görevlisi gibi hareket ederken, konu haklarına gelince aslında kamu görevlisi olmadıklarını öğreniyorlar.
‘Yüzde 10’u bulmayan bir zam yapıldı’
Esenyurt Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan, ismini vermek istemeyen bir akademisyen, pandemi sürecindeki yoğun baskı ve mobbing’in ardından bir araya gelerek önce Vakıf Üniversitesi Dayanışma Meclisi’ni (VÜDAM) kurduklarını, ardından da Eğitim Sen’de örgütlenmeye karar verdiklerini aktardı.
Akademisyen, yaşadıkları sorunlara ilişkin şöyle konuştu:
“Vakıf üniversitelerinde özellikle araştırma görevlileri olmak üzere akademisyenler idari işlerde çalıştırılıyor. Bunda da okulların kâr etme amacı taşıması öne çıkıyor. Ticarethane gibi bir bakış var. Az sayıda idari personel alıp işleri bizlere yıkıyorlar. Örneğin normalde devlet üniversitelerinde fakülte sekreterleri dışında bölüm sekreterleri de var. Ama vakıf üniversitelerinde fakülteye yalnızca bir sekreter sağlanıyor.”
YÖK’ün 2020’de yaptığı değişikliğin uygulanmadığını ifade eden akademisyen şöyle devam etti: “2020’den önce devlet üniversitelerinde çalışan bir akademisyenle bizim aramızda yarı yarıya bir fark vardı. 2020’deki değişikliğin ardından ise vakıf üniversiteleri uzun süre ücretlerin eşitlenmesi talebini erteledi. YÖK ücretlerin brüt mü yoksa net maaş üzerinden mi eşitleneceğini dair insiyatifi üniversitelere bıraktı. Okullar da tabi ki brüt üzerinden eşitlemeyi uygun gördü. Dolayısıyla ücretler arasındaki makas kapanmadı. Devlet üniversitelerinde senede iki kez zam yapılırken, vakıf üniversitelerinde senede yalnızca bir kez zam yapılıyor. Bu da; ocak ayında devletle aynı şekilde ücretleri eşitlemeleri gerekirken sözleşme dönemi olan eylülde maaş artışı yapmaları nedeniyle zamların bir sene geriden takip edilmesine neden oluyor. En iyi ihtimalle o da.”
Akademisyen, Esenyurt Üniversitesi’nde kendilerine yüzde 10’u bulmayan bir zammın yapıldığını da sözlerine ekledi.
‘KHK’yla atılırken kamu emekçiyiz, haklara gelince değil’
Bir diğer vakıf üniversitesi Kadirhas Üniversitesi’nde çalışan bir araştırma görevlisi, ücret adaletsizliğinin, en temel sorunları olan güvencesizlik sonucu ortaya çıktığını belirterek şöyle konuştu:
“Anayasanın 130’uncu maddesi, YÖK kanunundaki yeni düzenlemelerle çok net bir şekilde kamu emekçisiyiz. Hatta kamu işçilerini işten atan KHK’larla biz de işten atıldık. Kamu emekçisi sayılıyor olmamıza rağmen devlette çalışan akademisyenlerle aynı haklara sahip değiliz. En temel sorunumuz güvencesizlik. İstedikleri gibi işten atabiliyor olmaları örgütlenme önünde bir engel. Dolayısıyla 3 kuruşa da çalıştırabiliyorlar. Ücretler de kamu emekçisi olmamıza rağmen özlük haklarımızdan yararlanamıyor oluşumuz da güvencesizliğin bir sonucu.
Vakıf üniversiteleri proje bazında, kısa süreli sözleşmelerle akademisyenleri işe alıyor. Akademisyenin parasını proje veriyor, haliyle proje bittiğinde de akademisyene, ‘Güle güle’ deniliyor. Bu akademik özgürlüğe ve bilimsel çalışmalara da ket vuruyor. Çünkü parası olan şirketler, kurumlar bir takım projeleri destekliyor ve siz bu projelerde konu azmak zorunda kalıyorsunuz. Sermayeyi destekleyen bir konuda yazmak istemediğinizde örneğin sizi kimse maddi olarak desteklemeyince araştırmalarınızı yapamıyorsunuz.”
Rektörden hakkını arayan akademisyene: Haddini bil!
Kadirhas Üniversitesi’nde yüzde 6’lık zamma tepki gösterdikleri için rektör tarafından hakarete uğradıklarını belirten akademisyen sözlerini sürdürdü: “Bu zamma kalabalık şekilde ses çıkarıldı. Bir dilekçe yazılarak enflasyon oranında zam yapılması istendi ve, ‘Bu zammı tekrar değerlendirin’ talebi iletildi. Talebin ardından zamlarda yalnızca ufak bir miktarda artış yapıldı. Talepler karşılanmadığı gibi toplantıda rektör tarafından akademisyenlerin haddini aştığı, cüretkar ve terbiyesiz oldukları söylendi.”
Eğitim Sen: Hukuksal bir mücadele başlatılacak
Eğitim Sen dün bir basın toplantısı düzenleyerek, yasal engellere rağmen vakıf üniversitesinde çalışan akademisyenlere kapılarını açarak örgütlenme sürecini başlattıklarını duyurdu.
Açıklamada, “4688 sayılı kamu görevlileri sendikaları yasasının örgütlenme hakkımızı kısıtlayan hükümlerine karşı uluslararası sözleşmelerden doğan haklarımızı, fiili ve meşru mücadele birikimimizi kullanarak Türkiye’de sendikal ve çalışma düzenini değiştirecek bir süreci başlatıyoruz” dendi.
Eğitim Sen yol haritasını ise şöyle sıraladı:
* Ankara, İzmir ve İstanbul’daki vakıf üniversitelerinden birer kişiyi üye yaparak hukuksal bir mücadele başlatılacak.
* Ankara 5, İzmir 3 ve İstanbul 6 No’lu üniversiteler şubeleri bünyesinde vakıf üniversiteleri komisyonu kurarak yaşanan sorunların ve taleplerin takipçisi olunacak.
* Eğitim Sen üniversite şubeleri vakıf üniversitelerinden fahri üyelik yapmasını sağlayacak.