MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) doğum sonrası depresyonunu tedavi eden, ilk ağızdan alınan ilaca geçen hafta onay verdi. Çok ağır seyredebilen ve sonuçları olabilen bu depresyonu, bazı araştırmalara göre her beş yeni doğum yapan anneden biri yaşıyor.

Dokuz ay süren gebelik, arkasından doğum ve her şeyiyle anneye bağımlı bir canlı dünyaya getirmek doğal bir süreç olsa da beden ve ruhta yaşanan değişikliklerle baş etmek her zaman kolay değil. Bilhassa doğumdan sonrası yaşamı neredeyse kökten değiştiriyor, sorumluluklar büyüyor. Buna yaşanan hormonal değişiklikler, kaygılar, endişeler, zorluklar eklenince, belki de en mutlu olunması beklenen zaman bazı lohusalar için cehennem azabına dönüşebiliyor.
Herkesin çok mutlu olmasını beklediği anne, yaşadıklarından ötürü şaşkınlık, utanç ve suçluluk hissedebiliyor. Bazen de bu duygularını kimseyle paylaşmadan, kendi içinde yaşıyor. Diğer yandan ilginin daha çok yeni doğan bebeğe yoğunlaşması da depresyonun atlanmasına neden olabiliyor.
Doğum sonrası (postpartum) depresyonu ya da halk arasında bilinen adıyla lohusa depresyonu denilen patolojik tablo sık görülmesine karşın çoğu kez tanı konulamıyor. İntihara, anneyle bebek arasındaki bağın kopmasına hatta bebeğe zarar verebilecek trajik düzeye ulaşabiliyor.
Annenin depresyonu, çocuğun ruhsal gelişimini de etkiliyor. Yaşamın ilk aylarında anne-bebek arasında tanımlanan ve sonraki ilişkileri için önem taşıyan zayıf bağlanma biçimleri de annenin depresyonundan etkileniyor. Yine anneyle bebek arasında güven ilişkisi zedeleniyor. Çocukta, olumsuz bilişsel, davranışsal sonuçlara ve uzun vadeli gelişim bozukluklarına yol açabiliyor.
Kısacası tablo atlanmaması, ciddiye alınması ve akışına bırakılmadan, tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu.
Sıklığı bölgelere göre değişiyor
Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi’nde yayınlanan ve farkı araştırmaların değerlendirildiği bir makaleye göre, Türkiye’de annelerin yüzde 6.3-50.7’inde postpartum depresyon belirtileri bulunuyor.
Manisa’daki bir araştırmada, postpartum depresyon sıklığı yüzde 14 olarak belirlenmiş. İç Anadolu ve doğudaki beş ilde (Erzurum, Elazığ, Malatya, Kayseri, Konya) 2 bin 514 kişilik örneklem grubunda bu oran yüzde 27.2 olarak saptamış. Ankara’da 330 anne ile yapılan başka bir araştırmada, doğum sonu birinci gün yüzde 16.7, doğum sonu ikinci haftada ve altıncı haftada yüzde 19.4 bulunmuş. Ayrı ayrı yapılan çalışmalarda Afyon’da yüzde 28.5; Ankara’da yüzde 23.4; Gaziantep’te yüzde 21.8, Sivas ve Trabzon’da yüzde 28, Konya’da yüzde 19.4 sıklıkta saptanmış.
Yukarıdaki veriler bile, doğum fizyolojik bir olay olsa da toplumun sosyal ve kültürel özellikleriyle de şekillendiğini gösteriyor. Bu nedenle doğum sonrası depresyonu sıklığında, ülkeler arası farklılıkların yanı sıra, aynı ülkedeki bölgesel farklılıkların da kültürün bir sonucu olabileceğini düşündürüyor.
Türkiye’de iki yeni ilaç yok
FDA doğum sonrası depresyona yönelik ilk ilacı dört sene önce onaylamıştı. Bu ilk ilaç hastanede, toplam 60 saat boyunca, damardan veriliyor. Fiyatı da oldukça yüksek. Onaylanan yeni ilacı (Zurzuvae-zuranolone), hasta kendi başına ağızdan alabiliyor. Lohusalıkta düşen progesteron hormonunun vücuttaki açığını telafi eden kimyasalı içeriyor. 14 gün boyunca, günde bir kez alınıyor. Hap formunda olması nedeniyle, daha fazla kadına ulaşması bekleniyor.
Doğum sonrası depresyona yönelik ilaç tedavilerin sayısının kısıtlı olması, bir ilaç onayının uzun sürmesinin sebepleri arasında kadınların tıbbi araştırmalarda ihmal edilmesi ve meseleye yeterince ilgi gösterilmemesi yatıyor. Bir başka önemli sebepse, ilaç firmalarının psikiyatrik ilaçlara, diğer hastalıklara göre daha az yatırım yapması.
Hemen tüm ilaçlar için ruhsat alma süreçlerinin yavaş ilerlediği Türkiye’de ilaçlardan hiçbiri henüz bulunmuyor. Uzmanlar depresyon tedavisinde mevcut ilaçlar ve yöntemlerden uygun gördüklerini uyguluyor.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Serdar Nurmedov’un yanıtlarıyla 9 Soruda hamilelik sonrası depresyon…
1.Annelik hüznü ile hamilelik sonrası depresyon arasındaki farklar neler?
Annelik hüznünü (doğum sonrası hüznü) annelerin yaklaşık yüzde 85’i yaşar. Doğumdan sonraki ilk iki hafta içinde başlayıp çoğu zaman kendiliğinden kaybolan kaygı, ağlama ve huzursuzlukla giden bir tablo. Bunun nedeni de hormonal değişiklikler. Hormonlar düzene girdikten sonra ortadan kalkar. Hafif ve geçici bir depresyon şekli.
Doğum sonrası depresyon ile doğum sonrası hüznüyle karışabilse de belirtileri daha ağır ve daha uzun sürer. Doğum sonrası depresyonu, annelerin işlevselliğini önemli ölçüde azaltır. Anneler günlük görevlerini yerine getirmede güçlük çekerler. Genelde doğumdan sonraki ilk bir-iki hafta içinde başlar. Ancak bazen erken hamilelik döneminde ya da doğumdan 6-12 ay sonra bile başlayabilir.
Bazı araştırmalar, doğum sonrası depresyonun tüm anne ölümlerinin yüzde 20’sinde bir faktör olduğunu söylüyor.
Her beş yeni doğum yapan anneden biri doğum sonrası depresyonu yaşadığını gösteren araştırmalar var.
Annelik hüznü hormonlar düzene girdikten sonra kendiliğinden geçse de doğum sonrası depresyon tıbbi tedaviyi gerektirir.
2. Bu başlı başına bir depresyon çeşidi mi?
Bir çeşit duygudurum bozukluğu olup, depresyonun bir çeşidi. Kendine özgü farkları mevcut. Maalesef intihar riski de var.
3. Hangi belirtiler hamilelik depresyonunu işaret ediyor?
Depresif ya da kaygılı ruh hali, aşırı ağlama, bebekle bağ kurmakta güçlük, sosyal izolasyon, iştah kaybı ya da iştah artışı, uykusuzluk, uyuyamama ya da uykuda artış, yorgunluk, enerji azlığı, bitkinlik, anhedoni (mutsuzluk, keyifsizlik), yeterince annelik yapamadığına dair düşünceler, umutsuzluk, değersizlik, huzursuzluk, dikkat ve konsantrasyonda azalma, kendine ve veya bebeğe zarar verme düşünceleri, intihar düşünceleri. Bunlar iki haftadan fazla sürüyorsa, işlevselliği ciddi oranda olumsuz etkiliyorsa depresyonu işaret eder.
4. Hangilerinde alarma geçmek lazım?
Kendine ve veya bebeğe zarar verme, intihar düşünceleri başta olmak üzere işlevselliğini kaybetmeye başladığında alarma geçmek lazım.
5. Her zaman doğumdan hemen sonra mı ortaya çıkar?
Hayır. Bazen hamilelik esnasında bazen doğumdan 12 ay sonra bile görülebilir.
6. Zemin hazırlayan ya da risk faktörleri var mı?
Bipolar bozukluğu, depresyon veya anksiyetesi olanların doğum sonrası depresyona yakalanma olasılığı yüzde 30-35 daha yüksek. Aynı şekilde, önceki gebeliklerinden sonra depresyon belirtileri gösteren annelerde de bu belirtilerin tekrar görülmesi olası. Doğum sonrası duygudurum bozukluklarından muzdarip aile üyelerine sahip olanların da bunları yaşama olasılığı daha yüksek.
Öte yandan, kimin doğum sonrası depresyon için daha fazla risk altında olduğunu tahmin etmemizi sağlayan bazı epigenetik biyobelirteçler var.
7. Doğum sayısı önemli mi? İlk bebekte mi daha çok görülüyor, sonrakilerde mi?
Doğum sayısıyla ilgili bilgiler çelişkili. Bazı araştırmalar birkaç doğum yapmış kadınlarda, hiç doğum yapmamışlara göre daha yaygın olduğunu bildiriyor. Başka bir çalışmanın sonuçlarıysa, hiç doğum yapmamış kadınlarda hastalığın yaygınlığının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu çalışmaların sonuçları arasındaki tutarsızlıklar, tek başına doğum sayısının doğum sonrası depresyon gelişimi için bağımsız bir faktör olmadığını ve hastalığın ortaya çıkması için patolojik koşulların gelişmesinin, doğumların çokluğunun kadınlar için yarattığı psikososyal koşullardan kaynaklandığını düşündürüyor.
8. Eşlerin, aile desteğinin bulunması riski azaltır mı?
Evet. Unutulmamalı ki, doğum sonrası depresyonun biyolojik ve genetik altyapısı da var. Bununla birlikte, doğum sonrasına her anlamda, ruhsal, fiziksel, lojistik vs. hazırlanmak sorunu hafifletir.
9. İlaç tedavisi ne zaman gerekiyor? Anne bir yandan emziriyor. İlaç tedavilerinin handikapları ne?
Anne ve bebeğin sağlığını tehdit eden durumlar oluşmuş, annenin işlevselliği bozulmaya başlamışsa ve bu durum iki haftadan fazla sürüyorsa, tedavi seçeneklerini değerlendirmek lazım. Günümüzde kullanılan ilaçların anne sütü ile bebeğe de geçtiğini biliyoruz. Bu sebeple ilaç tedavisine başlarken, hasta-doktor birlikte karar vermeli. Kar-zarar değerlendirmesi yapılmalı. İlaç dışında diğer tedavi seçenekleri de dikkate almalı.