Diyarbakır Barosu Bakanı Tahir Elçi, vurulmadan 10 gün önce kaos çıkarmak isteyenler için en iyi hedefin kendisi olduğunu söylemiş.
‘Kendisi ikinci plandaydı’

Fotoğraf: DHA
Aile avukatı, büro ortağı ve hemşerisi avukat Neşet Girasun, yakın dostu Tahir Elçi’yi ve aralarında geçen son konuşmayı DHA’ya anlattı.
CNN Türk yayınında “PKK terör örgütü değildir” dediği için başlatılan linç kampanyasını aralarında sık sık konuştuklarını kaydeden Girasun, “Linç kampanyası sadece sosyal medya üzerinden yapılmadı, buna en büyük partnerliği yargı yaptı maalesef. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da bu sosyal medyadaki linç kampanyasının bir ayağını oluşturdu. O yüzden bunu bir devlet politikası olarak da algıladık. Bu sebeple ben birkaç defa kendisine profesyonel yakın koruma tahsis edelim diye öneride bulundum” dedi.
Elçi’nin bu teklifi kabul etse de harekete geçmediğini belirten Girasun şöyle devam etti: “‘Tamam’ falan diyordu ama, onun için her zaman öncelik olan toplumsal meseleler, olaylar, baronun sorunlarıydı. Onun için öncelikli gündem maddeleri bunlardı. Kendisi ikinci plandaydı.”
‘En iyi hedeflerden biriyim’
Girasun, Elçi’nin kendisine yönelik bir suikast gerçekleştirilebileceğini düşündüğünü de söylerken vurulmadan 10 gün önce aralarında geçen konuşmayı şöyle anlattı: “Şöyle bir şey demişti bana: ‘Türkiye bir karanlık tünelin içerisine doğru hızla yol alıyor. Ciddi bir belirsizlik var. Bir kaos ortamı var. Bu toplumsal barışı daha da bozmak isteyenler, dinamitlemek isteyenler için, karanlık güçler için en iyi hedeflerden biri benim.’ Tahir Elçi bu şeyi görüyordu, aslında hissetmişti. Hissetmişti derken yani rasyonel verilere dayanarak bunu söylüyordu. Çünkü, konumunu biliyordu. Toplumdaki karşılığını biliyordu. Biz Tahir beyle sokağa çıktığımız zaman Tahir bey yürüyemiyordu insanların sevgisinden, kendisine gösterilen saygıdan.”
Elçi ölümünün üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen öldürülmesinde hala sır perdesi aydınlatılamayan Hrant Dink’le kendisini karşılaştırmış: “Bu durumun farkında olduğundan dolayı bu kaygılarını da en son dile getirmişti vefatından 10 gün önce. Hatta Hrant Dink’le bir şeyle kurmuştu, yani hem başlangıç boyutu hem gelişme boyutu hem de sonunun da ona benzeyebileceğini ifade etmişti.”
‘Kaçmamasına şaşırmadım’

Neşet Girasun. Fotoğraf: DHA
Olayın yaşandığı gün silah sesleri geldiğinde herkesin korunmak için bir yere kaçtığını, ancak Elçi’nin kaçmadığını hatırlatan Neşet Girasun, “Tahir bey hayatımda tanıdığım en cesur, en yiğit ve en gururlu insanlardan biriydi. Oradan kaçmayı hem gururuna yedirememiştir, hem de onun cesareti buna el vermemiştir, izin vermemiştir” dedi.
Elçi’nin korkusuz olduğunu ve defalarca benzer yerlerde bulunduğunu ifade eden Girasun, şöyle devam etti: “Cizre’de 10 gün sokağa çıkma yasağının ilan edildiği dönemde, yasağın ilan edildiği gün ve büyük katliamlar yaşanmadan önce Cizre’ye ilk giden kişi Tahir Elçi olmuştur Diyarbakır Barosu ile birlikte. Yasak ilan edilip şehrin giriş çıkışları yasaklandıktan sonra Cizre’ye gitmiş ve polisler ilçeye girişine izin vermemiş. Elçi ısrarla gireceğini söylemesi üzerine polisler ‘Tarayacağız’ demiş. Bu ısrarından geri adım atmayınca Emniyet Müdürü devreye girip Tahir Elçi’nin Cizre’ye girişine izin vermiş. Yine Silvan’da Elçi sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde Silvan’a gitmiş, orada da etrafında avukatlar olmasına rağmen zırhlı araçtan ateş açılmıştı. Yine etrafındakiler insani bir refleks ile korunmak için bir tarafa çekilirken Tahir Bey panzerin üzerine yürümüştü. Tahir Bey böyle bir kişilikti, korkusuz bir adamdı, gururluydu. Bu yüzden o gün oradan ayrılmadı. Ben ayrılmamasını yadırgamadım.”
‘Hendekler ihtimal dışı’
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Elçi’nin eşi Türkan Elçi’ye taziye ziyaretinde bulunduğu sırada kendisinin de orada olduğunu söyleyen Girasun, görüşmenin detaylarını şöyle anlattı: “Türkan hanımın tek isteği vardı, soruşturma sağlıklı ve hukuka uygun şekilde yürütülsün. Tahir Elçi’nin katilleri ortaya çıkarılsın. Bu kaygısını ısrar ile birkaç defa dile getirdi. Bakan ve yanındakiler bu soruşturmanın üzerine kararlılık ile gideceklerini, devletin eski devlet olmadığını belirtiler. Bakan Bozdağ Tahir Elçi’nin failleri kimler olabilir diye kendisi konuyu açtı. Bir olay yerindeki polislerden biri olabilir, İki kaçan iki saldırgandan biri olabilir, üç planlanmış bir suikast olabilir, dört hendekler tarafından açılmış bir ateş olabilir. Ben orada bakan beyin sözünü keserek devreye girdim. Tahir beyin hendekler tarafından atılan bir kurşun ile öldürülme ihtimalinin sıfır olduğunu söyledim. Çünkü, hendeklerin bulunduğu sokak Tahir Elçi’nin vurulduğu sokağı görmüyor. ‘Bunu ihtimaller arasından çıkarın’ dedim.”
‘Ateş eden polislerin ifadesi yoktu’
İki saldırganın da kaçarken ateş etmediğinin anlaşıldığını belirten Girasun, “Dolayısıyla burada iki ihtimal kalıyor. Bizde defalarca görüntüleri izledik. Ya olay yerindeki üç dört polisten biridir ya da Elçi’nin öldürülmesi için daha önce düğmeye basılmış, bu suikast planlanmış, bu plan dahilinde hareket eden bir kişidir. Savcılıktan bize verilen dosya fotokopisinde olay yerinden ateş eden polislerin ifadesi yoktu, sadece ilk olayın olduğu yerdeki polislerin ifadesi vardı.”
Temizöz davasının temyizi için çalışıyordu
Girasun’un ifadesine göre, Tahir Elçi en son öldürülmeden iki gün önce Perşembe günü bürosundaki odasına gelerek kamuoyunda ‘Temizöz ve diğerleri davası’ olarak bilinen JİTEM mensupları ile ilgili dosya üzerinde çalışmış. Girasun, Elçi’nin çalışmalarını şöyle anlattı: “Askerler ve itirafçıların kurduğu bir infaz mangasının Cizre’de işlediği faili meçhul 20 küsür cinayet davasını takip ediyordu. Tahir beyin bu davanın ilerlemesinde ciddi katkıları olmuştu, hatta birkaç sanığın yakalanmasını Tahir bey sağlamıştı. Bu dosyada yakın zamanda tüm sanıklar beraat etti. Bu dosyanın temyizi için çalışıyordu. Temyiz dilekçesini yazmak için en son bununla ilgili çalışmalar yapıyordu. Bir de Diyarbakır’da tutuklanıp serbest bırakılan iki İngiliz muhabirin tutuklu olan tercümanlarının davasına bakıyordu. Tahliyesi için itiraz dilekçesi yazıyordu.”