10 Ekim katliamında hayatını kaybeden Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası avukatı Uygar Coşgun’un avukat eşi Mehtap Sakinci Coşgun, İçişleri Bakanlığı ve Ankara valiliği aleyhine dava açtı.
Uygar Coşgun IŞİD militanları tarafından düzenlenen ve 102 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Tren Garı Meydanı’ndaki bombalı saldırıda yaşamını yitirmişti.
Coşgun’un eşi, sorumlulardan 1 milyon 738 bin TL’lik maddi ve manevi tazminat talep etti.
Mehtap Sakinci Coşgun, aynı zamanda katliam kurbanlarının yakınları tarafından kurulan 10 Ekim-Der’in başkanlığını yürütüyor.
Dava dilekçesinde şu ifadeler kullanıldı: “Kamu görevlilerinin tamamının veya belki de bir kısmının görevini yapmadığı, eksik veya yanlış yaptığı açıkça ortada olup bu sonuç, ağır hizmet kusurunun gerçekleştiğini göstermektedir. Olay sonrasına resmi veya sivil kıyafet ile görevli hiçbir güvenlik personeli hakkında ölüm bilgisi ulaşmaması da güvenliğin eksik olduğu veya hiçbir önlem alınmadığını göstermektedir. Bu nedenlerle İçişleri Bakanlığı ve İl Emniyet müdürünün mülki amiri davalı Ankara Valiliği olaydan ve zarardan sorumludur.”
Cenazeye 16 saat sonra ulaşabildiler
Saldırının oluşu ve niteliği dikkate alındığında, hizmet kusurunun açık olduğu belirtilen dilekçede, “Teröristlerin yurtdışından gelerek yüzlerce kilometre yol kat edip Ankara’ya ulaşarak eylemi gerçekleştirmesi, ağır hizmet kusuru olduğunun en açık göstergesidir” dendi.
Uygar Coşkun’un geride 2,5 yaşında ve sağlık problemleri bulunan Sarp adında bir çocuk bıraktığı ifade edilen dilekçede, Mehtap Coşgun eşinin cenazesine ancak 16 saat sonra ulaşabildiğini anlattı.
‘Kusursuz sorumluluk’ kapsamında değerlendirilmeli
Uygar Coşgun’un meslektaşları şunları söyledi: “1136 Sayılı Avukatlık Yasası’nın 1. maddesine göre avukatlık kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukatın görevi nedeni ile ve görevi esnasında maruz kaldığı hak ihlalleri konusunda kamu görevlilerine ilişkin hükümler uygulanmalıdır. Müşavirliğini yaptığı BTS Sendikası lehine görev nedeni ile alanda bulunan meslektaşımızın kaybından, görevini yapmayan idareciler sorumludur.”
Avukatlar ayrıca, davada idarenin sorumluluğunun, indirim esasına dayanan ‘sosyal risk’ kapsamında değil, ‘kusursuz sorumluluk’ kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtti.
İktidarın, ‘can başı’ 29 bin TL tazminat ve ailesine aylık 800 TL maaş sağlanacağı yönündeki talihsiz ve acımasız söylemlerinin dahi uygulama bulmadığını anımsatan avukatlar şunları söyledi: “Devlet erki, yaklaşık altı aydır acımızı yok saymış, taleplerimize sessiz kalmıştır. Zaman geçtikçe mağdur daha mağdur olacak, bu kayıtsızlık halinin yaşanan katliamı olağanlaştırılması halinde adalet mumla aranacak hale gelecektir. Geç gelen adalet, adalet olmayacaktır. Biz bu ülkede barış isteyen insanların katline şahit olup en değerli varlıklarımızı, çocuklarımızı, analarımızı, babalarımızı ve eşlerimizi kaybettik. Hakkımızı talep ediyoruz ve yaşanan yüzyılda devlet erkinin sorumluluğunu kabul etmesini bekliyoruz.”