Yargının siyasete kurban edildiği… Bunca yıldır kazanılmış hakların yok sayıldığı… Seçimlerin hükmünün kalmadığı… Vatandaşlığın değil, kulluğun öngörüldüğü bir toplumda ahlaktan ve namustan söz edilebilir mi!? Emine Bulut ne ilk ne son. Güldünya, Gönül, Sevgi, Ayşe Paşalı, Münevver, Şemse, Özgecan ve daha niceleri… Onlar ve daha niceleri artık konuşamıyor. İsteseler de konuşamazlar, “Görün bizi, unutmayın bizi” diye haykıramazlar. Sesleri yok. Dilleri yok. Çünkü öldürüldüler.
Kadını şayet birey olarak görmez, sadece doğurma makinesi olarak ve sadece aile içindeki yeriyle tanımlarsanız, siyasal, ekonomik ve toplumsal hayattan da dışlamanız, kadın emeğini yok saymanız ve istihdamdan silmeniz doğaldır! O zaman, boşanmak istedi diye ya da en sudan nedenle öldürülmesine göz yummanıza da şaşmamak gerekir! Memleketim, ayrımcılık uçurumunda, şiddet sarmalında debeleniyor.