Ukrayna’yı tüm askeri gücüyle işgal etmeye kalkan Putin’in ordusunun, altı ay içinde aldığı ağır darbe işin bir yüzü; O kadar ki, mevcut ordu birlikleri yetmeyince Rus lider “kısmi seferberlik” ilan etmek zorunda kaldı. Ancak muvazzaf askerlerle kazanamadığı “zaferi”, seferberlik emriyle savaşmaya zorlanan yedek askerlerle elde edip edemeyeceği bir muamma elbette. Seferberlik kararı çerçevesinde askere gitmemek için Rusya’dan çıkmaya çalışanlar, askere alma bürolarında yaşanan kaos görüntüleri de, Rus halkının savaşmaya Putin ve ekibi kadar “hevesli” olmadığını ortaya koyuyor üstelik.
Ancak Rus cephesindeki dağılmanın farklı bir versiyonu, Batı cephesinde de kendini göstermeye başladı.
ABD’nin liderliğini yaptığı “Batı cephesinin” temel değerleri demokrasi ve insan hakları olarak kurgulanmış durumda. Ancak “demokrasi” ile övünen ülkelerde, insan hak ve özgürlüklerine son derece kısıtlı bakan aşırı sağ partiler, demokratik süreci kullanarak birbiri ardına iktidara gelmeye başladı.
Önce İsveç seçimlerinde aşırı sağ partiler hükümeti kurma hakkını elde etti. Şimdi de Avrupa’nın 3. büyük ekonomisi olan İtalya’da sağ koalisyon parlamentonun iki kanadında da çoğunluğu elde etmiş görünüyor. Sağ kesimin en ucunda duran, faşizmin kurucu babalarından biri olarak görülen Benito Mussolini’nin fikri hareketinin mirasçısı olarak görülen “İtalya’nın Kardeşleri” partisi, koalisyonun büyük ortağı konumuna oturdu.