Elbette Reisi’nin ölümü konusunda içine İsrail’i, ABD’yi bolca katan “dış komplo teorileri” de var; Ancak Reisi her ne kadar İran’ın iki numaralı ismi de olsa, ölümünün İran’ın izlediği dış siyaseti değiştirmesi pek beklenmiyor. İsrail-ABD daha önce İran’ın Ortadoğu’da etkin şekilde kullandığı “vekil güçler sisteminin” komutanlığını yapan, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmüştü. Süleymani alanda İran Cumhurbaşkanı’ndan çok daha etkin bir isimdi. O’nun ölümünün bile İran’ın hem dış politikasında hem de iç sisteminde herhangi bir dalgalanmaya yol açmadığını unutmamak gerek.
Reisi’nin ani ölümünün ortaya koyduğu bir başka unsur ise, İran’ın böylesine acil ve kritik bir durumda, gerek insan kaynağı, gerekse teknolojik olarak yetersizliğinin görünür hale gelmesi; İran Devleti’nin iki numaralı isminin, yanında Dışişleri Bakanı ile birlikte, en az 30 yıllık bir helikoptere bindirilmesi bile, ülkenin durumu hakkında pek çok şey anlatıyor. Saatlerce enkaza ulaşılamaması, İran’daki helikopterlerin gece görüş sistemlerinin olmaması, arama-kurtarma çalışmalarından yansıyan ve bu alandaki amatörlüğü ortaya koyan fotoğraf ve görüntüler de cabası. Bir de helikopter enkazının bulunması için Türkiye’den İHA desteği almak zorunda kalınması var ki, İran’ın o çok konuşulan İHA-SİHA teknolojilerinin aslında “efsaneler” üzerinden yürüdüğünü ortaya koydu.
Reisi’nin ani ölümü, aslında liyakatin ülke yönetimlerinde ne kadar önemli olduğuna ilişkin bir ders niteliğinde; Elbette bunu anlayabilecekler için…