AK Parti hükümetinin attığı “normalleşme” adımları sayesinde 13 yıl aradan sonra davet edildiği Arap Birliği toplantısında Ankara-Şam arasındaki “normalleşememe” durumu somut bir olayla bir kez daha gözler önüne serildi;
Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad liderliğindeki Suriye heyeti, Hakan Fidan konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkarken, toplantının yapıldığı salonu topluca terk etti. Suriye heyetinden geriye, o da not tutmak için, en kıdemsiz heyet üyesi kaldı. Fidan’ın konuşması bittiği anda da, Mikdad liderliğindeki Suriye heyeti toplantı salonuna geri döndü. Esad rejiminden Ankara’ya çok net, hiçbir tartışmaya yer bırakmayan bir diplomatik tavır bu.
AK partili yetkililer Şam ile “normalleşme” adına çıktıkları yolda, Suriye topraklarındaki Türk askerleri çekilmeden bir “formül geliştirmek” üzerinde çalışıyorlar. Bu çerçevede Ankara’nın tavrını, Rusya’yı devreye sokarak, “önce Şam’la görüşme ve uzlaşma, ardından adım atmak” olarak özetlemek mümkün. Ankara Beşar Esad’dan, halen ülkenin kuzeyinde Türkiye kontrolü altındaki bölgede üslenen “rejim muhalifleri” ile barışmasını, hatta onları yönetime dahil etmesini de istiyor. Yine Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK terör örgütünün uzantısı PYD-YPG kontrolündeki bölge de Ankara’nın radarında; Esad’dan beklenen, buradaki terör unsurları ile uzlaşmaktan kaçınması, hatta onları bertaraf etmesi.
Oysa Şam yönetiminin öncelikleri farklı; Ankara’nın “rejim muhalifi” dediğine, Beşar Esad yönetimi “terörist” olarak bakıyor. PYD-YPG ise, Şam açısından “baş ağrısı” olmakla birlikte, Suriye yönetiminin “terörist” tanımına girmiyor. Esad ayrıca, Türkiye’nin hem “Suriye’nin toprak bütünlüğünden” bahsedip, hem de Suriye topraklarında asker bulundurmasından rahatsız. Şam’ın öncelikli talebi, Türk askerlerinin geri çekilmesi ve Suriye ordusunu “terörist” olarak nitelendirdiği rejim muhalifleri ile “başbaşa” bırakması.