Ancak yıllardır kıyıların, ormanlık arazilerin, meraların maden, turizm ve inşaat şirketlerinin yağmasına açılması için kanun üstüne kanun, yönetmelik üstüne yönetmelik çıkaran ve kendisi de bu ranttan beslenen bir siyasi iktidarın bu orman yangınları karşısında ortaya koyduğu tutum acizlik ile açıklanamaz.
Aksine orman yangınları birçok kenti sarmalamışken 28 Temmuz’da Resmi Gazetede yayınlanan 7334 sayılı ‘Turizmi Teşvik Kanunu ile bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’, iktidarın asıl derdinin yangınlarla mücadele etmek değil, yangından mal kaçırmak olduğunu gösteriyordu. Bu kanuna göre kıyı ve ormanlık arazileri yapılaşmaya açma yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığına devrediliyor. Üstelik “kamu yararı” adı altında kültür ve turizm gelişme bölgeleri dışındaki alanların da yağmasının önü açılıyor. Öte yandan kıyı ve ormanların sermayenin yağmasına açılması konusunda ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporlarını da devre dışı bırakan bu kanunla iktidar aynı zamanda kıyı kentlerindeki belediyeleri kaybettiği için belediyelerin yetki ve gelirlerini de önemli oranda sınırlıyor.