MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Anestezistler ‘yeşil ameliyathane’ için adım attı. Hastanelerin karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 5’i inhalasyon (nefes yoluyla alınan) anesteziklerinden kaynaklanıyor. Tüm atıklarının yaklaşık yüzde 20’si yine ameliyathanelerden çıkıyor.
Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği (TARD) Avrupa Anestezi ve Yoğun Bakım Derneğinin (ESAIC) Glasgow Anesteziyoloji ve Yoğun Bakımda Sürdürülebilirlik Deklarasyonunu imzaladı. Deklarasyon ilaç ve enerji kullanımı, tedarik zinciri ve atıklar gibi temel alanlara odaklanıyor.
Zafer Çukurova, Ali Fuat Erdem, Hilal Ayoğlu
Anestezide kullanılan ilaçların bile tek başına total sera gazı emisyonuna etkisi yaklaşık yüzde 2. Bazı anestezik gazlar, bir otomobilin 320 km’lik sürüşüne benzer karbondioksit yayıyor. AB’nin hedefi ilk etapta bu etkiyi yaratan ilaçların yüzde 25 oranında azaltılması.
Ameliyathaneler çok atık üretiyor
Mevcut sağlık sistemleri ekolojik açıdan sürdürülebilir olmaktan uzak Sağlık sistemi bir yandan insanları iyileştirip, sağlığını korurken, diğer yandan iklim değişikliğine katkıda bulunuyor. Sera gazı emisyonlarını artırıyor, yüklü miktarda atık çıkarıyor, havayı kirletiyor, suyu tüketiyor ve ilaç kirliliğine neden oluyor.
Ameliyathaneler, toplam hastane atığına yüksek oranda katkı sağlıyor. Ayrıca enerji tüketimi, sarf malzemeler ve atık miktarı nedeniyle çevreye zararlı etkileri fazla olan bölümler. İnhalasyon anesteziklerinin yaygın kullanımı, cihazlar, tek kullanımlık plastikler, havalandırma ve oksijen temini için enerji tüketimiyle ameliyathaneler yüksek karbon ayak izine sahip. Dünya doğal kaynakları koruyarak ve ekolojik hasarı en aza indirerek bu hizmetlerin üretilmesinin yollarını arıyor.
İlk kullanılan anestezik gaz hala atmosferde dolaşıyor
Türkiye’de de sağlıkta sürdürülebilirlik üzerine, henüz yeterli düzeyde olmasa da çalışmalar yapılıyor. TARD hasta bakımının kalitesini etkilemeden, anesteziklerin çevresel etkilerini en aza indirecek seçimler yapılması için ‘Yeşil Ameliyathane Projesi’ yapıyor. Bunun için kurslar düzenliyor.
Tıbbi gazlarla anestezi-analjezi sağlanıyor, ameliyatlara yardımcı oluyor ve çeşitli tıbbi cihazları çalıştırılıyor. Oksijen, tıbbi hava, karbondioksit, azot protoksit ve volatil (solunum yoluyla verilen uçucu ilaçlar) anestezik ajanları ise ameliyathanelerde sık kullanılan gaz ve buharlar.
TARD Başkanı Prof. Dr. Ali Fuat Erdem Yeşil Ameliyathane Projesiyle çevreye zarar veren uygulamaların azaltılması yanında hasta sağlığı ve güvenliğinin de korunmasının birinci amaçları olduğunu söyledi: “Türkiye’de 10 bin ameliyat odası var. Alınacak önlemler sadece iklim değişikliğini önlemede katkı yapmakla kalmayacak, ekonomik anlamda da ciddi bir getirisi olacak”.
Anestezide kullanılan azot protoksit gazının doğada yarılanmasının 114 yıl sürdüğü örneğini veren Erdem, “İlk kullanılan azotprotoksit hala atmosferde geziyor. Alışkanlıkları kırmamız gerekiyor. Ayrıca yatırım yapmadan, bazı tekniklerle (düşük akım anestezi gibi) daha az ilaç kullanabiliriz” dedi.
Gerektiği kadar ilaç veriliyor, gazlar geri dönüştürülebiliyor
Anestezi ilaçları iki yolla veriliyor; solutularak ya da damardan. Solutulacaksa, sıvı ilaç buharlaştırarak solunum havasına katılıyor. Bu yüksek miktarda oksijenle verilirse ‘yüksek akım anestezi’, düşük miktarda oksijenle verilirse de ‘düşük akım anestezi’ deniyor. Yeşil ameliyathanede düşük miktarda oksijenle, buharlaşan ve gaza dönüşen miktar azaltıyor. Böylece çevreye daha az zarar veriyor. Ayrıca kullanılan anestezik gazlar geri dönüştürülerek yeniden solutulabiliyor. Bir başka önlem de solutulan ilaçların, damar yoluyla verilenlerle ikame edilmesi.
Sera gazı emisyonu yüksek olan hidro kloroflorokarbonlar içeren gaz kullanmamak için damardan anestezi yapılıyor. Hastanın uyku derinliği monitörlerle ölçülebildiği için sadece gerektiği kadar ilaç veriliyor. Erdem “Ülkedeki anestezi cihazlarının hemen hepsi bunu uygulamaya müsait. Sağlık Bakanlığı’nın aldığı çok iyi anestezi cihazları var. Monitorizasyonla hasta güvenliğini sağlamak son derece kolay” diye konuştu.
Altı ameliyathaneden sorumlu anestezist için zor!
TARD Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Zafer Çukurova ise gazlardan tamamen vazgeçme şanslarının henüz olmadığını (çocuklarda ve bazı hasta gruplarında) ancak bazılarının ikame edilebildiğini söyledi: “Örneğin azot protoksiti listemizden çıkarıp, yerine medikal hava vermeye başladık. Ameliyathanelerin neredeyse yarısında azot protoksit kullanılmıyor artık. Yüksek akım kullandığımızda gazların bir miktarı ameliyathane ortamına karışıyor. Türkiye’deki ameliyathanelerin hala yarısından fazlasında egzoz dediğimiz bir atık sistemi hala yok. Ameliyathanede çalışanlar da gazları solumak zorunda kalıyor.”
Derneğin yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Hilal Ayoğlu, düşük akım anestezi uygulamak için hastanın başında çok dikkatli olmak gerektiğini söyledi. Türkiye’de yaklaşık yedi bin anestezist, dört bin de asistan hekimi var: “Anestezist sayısı azken, aynı anda altı odaya birden bakan bir anestezistseniz düşük akım anestezi uygulamak son derece zor. Çünkü o sırada gözünüz sürekli monitörde olmalı. En ufak sıkıntı hastada geri dönüşü olmayan sorunlara neden olabilir. Düşük akım anestezi uygulayacaksak nitelikli anestezist sayısının artırılması gerekiyor.”
Sağlık hizmetlerinin karbon ayak izinin yarısından fazlası enerji kullanımından kaynaklanıyor. Bir hastanenin en yoğun enerji tüketen bölümü ameliyathaneler. Ameliyathaneler, hastanenin geneline kıyasla m2 başına üç-altı kat daha fazla enerji kullanıyor.
Türkiye karbondioksit salınımı açısından dünyada 16’ıncı sırada yer alıyor. Küresel sera gazlarının yaklaşık yüzde 1’inden sorumlu.