TL’de bu ayki yüzde 9 değer kaybı ve döviz borçlanma maliyetlerinin 2008 krizi zirvelerini aşması, yatırımcılarda ülkenin bir kez daha kur krizine doğru ilerleyip ilerlemediğine yönelik soru işaretlerini akla getirdi.

Hükümetin, aralıktaki kur krizini bir süreliğine de olsa tersine çevirmesini sağlayan kur korumalı mevduat (KKM) sisteminde vadelerin yenilenip yenilenmeyeceği piyasanın ana gündemi.
Kamu kontrollü kur politikası öncelikli soru işareti olmak üzere piyasa, ekonomi politikalarının sürdürülebilirliğinden ve bir önceki krizden sadece beş ay sonra işlerin yeniden kontrolden çıkmaya doğru ilerlediğini düşünüyor.
Yaz aylarında KKM testi
KKM’nin kritik yaz yenileme tarihleri de yaklaştıkça piyasalar 10 milyarlarca dolarlık yüksek geri dönüşlerin yaratabileceği döviz talebini de takibe aldı.
Reuters ajansının dört ekonomistin görüşleriyle derlediği verilere göre, KKM’de ağustosta yaklaşık 20 milyar dolar değerinde dönüş olacak ve yılın en büyük dönüşü de bu ayda kaydedilecek. Temmuz ve ağustos toplam dönüş miktarıysa 30 milyar dolar.
ABRDN fon yöneticisi Kieran Curtis, “Türkiye için kriz bir kesinlik değil ancak ihtimal kesinlikle sıfırdan da çok uzakta. Kontrolü kaybetme riskiyle karşı karşıyalar” dedi.
MB’nin net uluslararası rezervleri 20 Mayıs itibariyle 10 milyar doların altına gerilerken son beş haftalık düşüş 10 milyar dolara ulaştı. Swap hariç rezervlerse aynı dönemde eksi 55 milyar dolara kadar gerileyerek daha önce büyük siyasi ve ekonomik değişimleri beraberinde getiren eksi 60 milyar dolara bir kez daha yaklaştı.
Erdoğan hükümeti, ekonomide Ukrayna’daki savaşın etkilerinin görüldüğünü, bunun da enflasyondaki düşüşü cari dengeyi artışa döndürme çabalarını bir miktar geciktirdiğini söyledi. Merkez Bankası’ysa bir süre sonra dezenflasyonun başlayacağını söylüyor.
Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılım tekliflerini, bu ülkelerin PKK ve YPG’yle bağlantılı kişileri barındırmakla suçlayarak veto edeceğini söylemesinin ardından, Türkiye’nin Batı’yla arasındaki çetrefilli ilişkisine dair yeni kaygılar da ortaya çıktı.
Yaz nasıl atlatılacak?
Rekor seviyede yüksek küresel enerji ve gıda fiyatları, bu yıl TL’de yaşanan neredeyse yüzde 20’lik değer kaybı ve yüzde 50’lik yurt içi kredi büyümesiyle birleşmesi, enflasyonu yüzde 100’e doğru çekiyor. Yine de bu durumda bile MB geçen hafta politika faizini yüzde 14’te sabit bıraktı.
Yatırım bankaları JPMorgan ve Citi analistleri, döviz rezervlerindeki sert düşüşlere ve bunun devam edeceğine dikkat çekiyor. Citi, rekor enerji ve gıda ithalatının etkisiyle cari açığın GSYH’ya oranının bu yıl yüzde 5’e ulaşacağını tahmin ediyor. Yine de her iki kurum da bu yaz turistlerin Türkiye’ye akın etmesiyle 15-20 milyar dolar gelir öngörüyor.
Ayrıca yatırımcılar KKM dönüşlerinde ne olacağını da ciddi şekilde sorgulamaya başladı. Sadece iki ayda bireysellerin ve kurumların 30 milyar değerinde KKM dönüşlerinin yenilenmesi gerekecek. Aksi halde zaten yüksek olan döviz ihtiyacı daha da katlanacak.
JPMorgan’dan Zafar Nazım, firmaların KKM’ye tekrar kaynak sağlamaları için yeni vergi indirimleri gibi teşvikler sunulabileceğini düşünüyor. Bir diğer beklentiyse kamunun bu dönemde kısa vadeli yüksek getirili ürünlerle dövize yönelimi engelleyeceği yönünde.
Geçen yıl kur krizinde kalan son Türkiye tahvillerini sattığını belirten Mirabaud’un gelişen piyasalar sabit getirili menkul kıymetler müdürü Daniel Moreno, “Kur zayıflığına karşı korunmak için kimseye öylece bir ödeme teklif edemezsiniz. Bunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum” dedi.
Moreno şöyle konuştu: “O zamandan bugüne hiçbir şeyin düzeldiğini de düşünmüyorum, aksine her geçen gün daha da kötüye gidiyor görünüyor. Ama yine de Türkiye’nin mücadele vermeden düşeceğine de inanmıyorum.”
Seçim ateşi
Son yıllardaki sorunlarının ardından artık çok daha az yabancı yatırımcı Türkiye’nin tahvillerinde pay sahibi. Hükümet, işleri tersine çevirmek amacıyla döviz korumalı tahvil fikrini dile getiriyor, ancak yabancı yatırımcılar yine de bir noktada sermaye kontrollerinin onları tuzağa düşürebileceğinden endişeli.
Piyasadaki gerilimler ekonomideki sorunları derinleştirdi, vatandaşlar hızla katlanan ev faturalarını ödemek için mücadele ediyor. Tüm bu endişeler en geç Haziran 2023’te düzenlenecek seçimlerin daha erkene alınıp alınmayacağı sorularını beraberinde getiriyor.
Anketler, Erdoğan’ın aralıktaki kur krizi döneminde kaybettiği oyları bir miktar geri kazandığını ve AKP’nin hala rakiplerinin önünde olduğunu gösteriyor. Ancak oy oranları geçmiş seçimlerin çok altında ve bazı anketler TBMM çoğunluğunu ve hatta cumhurbaşkanlığını ‘altılı masa’ koalisyonuna kaptırılabileceği ihtimalini de açıkça gösteriyor.
Seçim sonucuna bağlı
Yabancı yatırımcıların ortak noktada buluştukları bir konuysa Erdoğan’ın seçilememesi halinde Türkiye’nin alışılagelmişin dışındaki ekonomi politikalarının son bulacağı ve kendilerinin de ülkeye geri döneceği.
Gelişmekte olan piyasa fonu Gramercy’den Petar Atanasov, “Türkiye’nin tüm yatırım yapılabilirliği seçim sonucuna bağlı” dedi. Atanasov kendisi gibi birçok uluslararası yatırımcının, ülkenin ekonomi ve para politikasını yeniden belirleyen bir liderlik değişikliği beklediğini belirtiyor. Atasanav, “Bence piyasa sonuna kadar oldukça şüpheci olacak. Son derece belirsiz bir seçim olacak, her şey olabilir” dedi.