• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Viski içen yalı komşularım da böyle düşünüyor: 'Biz'im oyumuz emanet değil

06/08/2015 13:56

murat sevincMURAT SEVİNÇ 

Viski içip türbanlı bacıya saldırdıkları, camiye pabuçla girdikleri yetmedi, bir de gidip HDP’ye oy verdiler…

TBMM tutanak dergileri çok değerli tarih belgeleridir. Özellikle önemli konuların tartışıldığı günleri okumak, seçmenine hoş görünmeye çalışan siyasetçinin zihniyeti ve ‘derinliği’ konusunda epey fikir verir.


Birkaç gün önce malum parti liderinin ‘yalılarda’ yaşayıp HDP’ye oy verenleri ‘şerefsiz’ sıfatıyla tanımlaması, bu konuları çalışan insanlar açısından yadırgatıcı değil. Nihayetinde zarafetiyle tanınmış bir halk olmadığımız da ortada. Bunlardan milyonlarca var memlekette. Bir kısmı vekil olabiliyor.

Sağın sığlığı pek değişmiş değil

Hâl böyleyken, yok Ali ‘şerefsiz’ demiş yok Mehmet ‘hain’ buyurmuş vs., ne önemi var. Bu ifadeler, olsa olsa Türkiye sağının ve özellikle milliyetçilerin, 1960’lardan bugüne pek ilerleme kaydetmeyen zihin haritasını göstermesi açısından anlamlı. ‘Yürrüüü Moskova’ya’, ‘satılmış komünist’, ‘Allahsız şerefsizler’ vs. Tutanaklar böylesi nezih eleştirilerle doludur.

Yine de 1950’lerden bu güne bir ‘en iyiler’ listesi çıkarmak istesek; ‘Allahsız’, ‘sarhoş’, ‘vatan haini’, ‘boğaz kıyısındaki viskici’ gibi ifadeler ilk sıralarda yer alır. Çetin Altan, 1960’larda TİP mensuplarının TBMM’de ve yurt gezilerinde en sık karşılaştıkları taleplerden birinin, ‘Allah’tan bahset’ olduğunu yazar. Anlayacağınız sağın sığlığı ve sömürdükleri konular, pek değişmiş değil.

Gözden kaçan şerefsizleri ne yapacaklar?

Güncel örnekte vurgu, ‘yalı’ya yapılıyor. Boğaz kenarında viskilerini yudumlayanlar, belli ki hiç olmazsa bir seçim için yalıya taşınmışlar. Yalı yerine köşk de olabilirdi. Yalı oluşunun nedeni, Boğaz’la bağlantısı. Olgular arasında çok da karmaşık olmayan bir ilişki kurulması söz konusu. Zaten bu ölçüde milliyetçi söylem için, daha karmaşık bağlar kurabilen bir zihne gereksinim yok. Her akşam evinin yolunu bulabilecek kadar temel ‘hayat bilgisi’ yeter de artar. İster MHP’li olun, ister fanatik bir Sözcü ya da Sabah okuru.

Parti lideri bu lafları ederken, danışmanı da ‘3 bin kişilik şerefsiz ‘listesi’nin çantasında olduğunu müjdeliyor kamuoyuna. Listeyi hazırladıkları yetmemiş bir de çantada taşıyorlar. Ne olur ne olmaz, aniden gerekebilir diye herhalde. Peki ya listede hata varsa. Sayı 3 bin 100 ise mesela. Olamaz mı? Gözden kaçan şerefsizleri ne yapacaklar?

Keçiören koşullarında istesen de işbirlikçi olamazsın

Milliyetçilerin özellikle Kürt sorunu gündeme geldiğinde kurdukları bağlantı, yaklaşık olarak şöyle bir şey: Ezelden beri Türkiye’yi ‘bölmek’ isteyenler var. Bu emperyalistlerin yerli işbirlikçileri, vatanın çeşitli yerlerinde mevzilenmiş durumda. İşbirlikçi bir iş adamı, bir yazar, bir akademiysen ya da bir siyasetçi olabilir. Bunlar, büyük ve pahalı projelerin yerli uygulayıcısı.

Büyük oynayanlar olduğu gibi, günlük, parça başı iş yapanlar da var. Mesela seçimde, emperyalist bir projenin parçası olan HDP’yi desteklemek gibi. Tabii, peşlerinden gelecek ve ‘büyük resmi’ hiçbir zaman göremeyen ‘kandırılmış’ kitlelere gereksinimleri oluyor. İhanetin dozu arttıkça zenginleşiyor, zenginleştikçe değerlerinden kopuyor, koptukça halktan daha uzak bir hayat yaşıyorlar. Yalı, köşk, Boğaz vs. bu ‘uzaklaşmanın’ sembolleri. Boğaz kıyısında çekirdek çitleyecek halleri yok ya, elbette yalıda oturacaklar. Ankara’daki en uygun ‘ihanet’ semti ise Çankaya. Keçiören koşullarında istesen de işbirlikçi filan olamazsın.

2015 yılının yazında ‘1955 model’ saçmalıklar

Son derece pahalı purolar içiyorlar. Rakıyı herkes tüketebildiğinden, viski tercih ediyorlar. Sonuçta Dallas’taki Ewing ailesi fertleri de hep viski içerdi! Sık sık bir araya gelip ‘Huzuru nasıl bozarız, Türkiye’nin lider ülke olmasını nasıl engelleriz’; bunları konuşuyorlar. Bazen yabancı konukları da oluyor yalılarında. Ekseriyetle kırık bir Türkçe konuşuyor bu konuklar. ‘Biz empeğyalizstler sizi bölme istiyoguz ama sizin ve Küğtler destek cok kiğitik’ vs. diyorlar. Bakın Kurtlar Vadisi ve muadili zırvalara, ecnebiler nasıl konuşuyor!

İçinde ‘halk’ olmayan bu öykünün kimi kahramanları ve ilişkileri, milliyetçinin meşrebine göre farklılaşıyor tabii. Değişmeyense, Türk milliyetçisinin Kürt ve sol, özellikle sosyalist sol düşmanlığı. Her daim bölücü emperyalist planların aracı olan Kürtler ile Boğaz kıyısında viski içen satılmış solculara yönelmiş, dizginlenemez bir düşmanlık. Tabii sosyalist sol düşmanlıklarında, solcu eskisi rezil tiplerden de azımsanmayacak bir destek buluyorlar.

İşte 2015 yılının yazında ‘1955 model’ saçmalıkları okuyunca, gayri ihtiyari çok partili yaşamda, sol/sosyalist siyasetçi ile ABD’nin izni ve desteği olmadan tuvalete gitmekten aciz milliyetçi sağ siyasetçinin ilişkilerini düşünüyorum.

Yalılarda yaşayıp olmadık işler yapan, viskici vatan haini solcuları düşünüyorum. Bombalarla paramparça edilen, vurulan, yaşamları cezaevlerinde geçen o ‘şımarıklar’ı düşünüyorum. Ve onlarla, Nazım’ın deyişiyle ‘çek defterleri uğruna’ mücadele eden sağcı siyasetçi ve yazarları düşünüyorum. Milliyetçilerin, vatanın bir karış toprağını ‘kaptırmamak’ için sergiledikleri çabayı, al yanaklı müteahhitlerini düşünüyorum. Kürt varlığının inkâr edilmesini, dillerinin yasaklanmasını, Alevilerin katledilmesini, Sivas’ta ozanların yakılmasını, ABD’ye tahsis edilen üsleri, NATO’ya girmek için ‘evlatlar’ı cehennemin dibine ölüme göndermelerini düşünüyorum.

‘Viskici gençler’ ABD donanmasına tepki gösterirken, göğüslerini Amerikan filosuna siper eden vatan sevdalısı ve kılkuyruk bıyıklı ‘talebelerin’ saldırılarını düşünüyorum. Behice Boran’ların, Sadun Aren’lerin, Mehmet Ali Aybar’ların çektiği çileleri, 12 Mart’ta ‘viskiciler’e reva görülen işkenceleri düşünüyorum. Marx’ı çevirdiği için yargılanıp hüküm giyen çevirmenleri, mecliste linç edilmek istenen Çetin Altan’ı, kitabı nedeniyle cezaevine giren Mülkiye Dekanı Mümtaz Sosyal’ı, 12 Eylül’de işlerinden atılan yüzlerce ‘viskici’ solcuyu düşünüyorum.

Bahçelievler’de bir evde ‘boğazlanarak’ katledilen ‘yalı sakini’ genç insanları ve onları katleden katil sürüsünün devlet tarafından bir ömür nasıl korunduğunu düşünüyorum. ‘Eşitlik ve özgürlük’ diyen viskicilere, ‘Bunlar karılarımızı da paylaşmak istiyor’ diyerek saldıran milliyetçi mukaddesatçıları düşünüyorum.

12 Eylül’de solcular ve Kürtler işkence görüp idam edilirken, Kenan Evren’in ev partilerinde ağırlanmasını düşünüyorum. Sol siyasetçi ve düşünce insanları yurt dışında sürgündeyken, ciğeri beş para etmezlerin ‘Evren’in yağlı boya tabloları’ için kuyruğa girişlerini düşünüyorum.

Solcu gazeteciler cezaevindeyken, ‘viskiciler’in oyunları yasaklanır ve tiyatroları kundaklanırken, olup biteni zevkle izleyenleri düşünüyorum. Solcu gençler evlerinde vurulduklarında, yaka paça gözaltına alınıp işkenceye götürüldüğünde, balkonlarına bayrak asıp alkış tutan vatansever aileleri düşünüyorum.

Bir Ocak günü Ankara’da Köroğlu’nun hemen paralelindeki ‘yalı’sının çıkışında faşistlerce katledilen Uğur Mumcu’yu düşünüyorum. Kemâl Türkler’i, Muammer Aksoy’u, A. Taner Kışlalı’yı, Turan Dursun’u, Bahriye Üçok’u, Musa Anter’i düşünüyorum.

‘İyi bir Ermeni ve iyi bir solcuyumdur’ diyen Hrant Dink’in katlini ve katille fotoğraf çektiren milliyetçi herifleri düşünüyorum.

Günümüzde Roboski için, kurşunlanan güzelim katırlar için, yakılan ormanlar için ‘haykıranları’ ve ‘O katırlar intihar etmiş’, ‘Bombalanan köylüler kaçakçıymış’ diyebilenleri düşünüyorum.

‘Biz’im oyumuz emanet değil ki

Ezcümle, ömrünü özgürlük mücadelesiyle, ‘İnsan insanı sömürmesin’ diyerek, ‘haklı’nın yanında durarak geçirenleri ve onlara sövüp yok etmeye çabalamak, ‘maşa’ olmak dışında hiçbir hasleti bulunmayanları düşünüyorum.

Ve tüm bunları düşünüp bugün seçim olsa yine HDP’ye oy vereceğim sonucuna varıyorum! ‘Biz’im oyumuz emanet değil ki. Ayrıca, insan sevip güvenmediğine bir şeyini emanet etmez.

Sabah akşam viski içen yalı komşularım da aynı şekilde düşünüyor. Artık Ankara’nın denizinden mi, viskisinden mi, bilemiyorum…

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Zelenski ateşkese hazır: Görüşmeler için Vatikan ve Türkiye'yi değerlendiriyoruz

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, ABD Başkanı Donald Trump’a müzakerelere hazır olduklarını söyledi.

'Altın kalpli' katil balinalar, pilot balina yavrularını evlat ediniyor

Bilim insanları katil balina sürülerinin pilot balina yavrularını evlat edindiğini keşfetti.

Trump: Vatikan, Rusya-Ukrayna müzakerelerine ev sahipliği yapabilir

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin çok iyi geçtiğini ve Rusya-Ukrayna müzakerelerinin hemen başlayacağını açıkladı.

Eski Deva Partili vekil Seda Kâya Ösen CHP'ye katıldı

DEVA Partisi’nden istifa eden İzmir milletvekili Seda Kâya Ösen CHP’ye katıldı.

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Tarihin bazı anları vardır; sadece bir milletin yönünü değil, ruhunu da değiştirir.
19 Mayıs 1919, işte tam da böyle bir andır.

Bir mektupla Türkiye'nin özeti: Nuh Köklü cinayeti de politiktir
Devlet 'failleri' terfi ededursun, biz barış içinde yaşama hakkından vazgeçmeyeceğiz

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 758 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Şükrü Hatun: Sokaklarda şişmanlık taramasının iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum

Aziz Çelik: Genç istihdamı ve genç işsizliğine ilişkin tablo giderek vahim bir hâl almaya başlıyor

İpek Özbey: Ülkenin geleceğinin emanet edildiği gençler hangi sorunlarla mücadele ediyor?

Müjdat Gezen: Sakın bu şarkıyı yasaklamasınlar?

Orhan Bursalı: Yaşasın 19 Mayıs, yaşasın gençlik

İbrahim Kahveci: Görüntüde büyüyoruz ama gerçekte fakirleşiyor

Abdulkadir Selvi: 'Bir oy CHP'ye, bir oy HDP'ye' derken PKK'nın Lozan'la ilgili değerlendirmelerinden haberiniz yok muydu?

Murat Muratoğlu: Türkiye'de enflasyonun asıl dümeni siyaset rüzgarıyla döner

Deniz Zeyrek: 500 milyon liralık bu kamu zararının hesabı sorulmayacak mı?

Saygı Öztürk: 'PKK'nın silah bırakması' tartışmaları

Erdal Sağlam: 19 Mart krizinin ekonomide yarattığı tahribatın etkisi devam ediyor

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×