Tam bir yıl önce bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu için düğmeye basılmıştı. Dört eski bakanın yanısıra, iki bakan çocuğu, Halk Bankası’nın genel müdürü, Rıza Sarraf adlı işadamı dahil 53 kişiye rüşvetçilikten kaçakçılığa kadar ağır suçlamalar yöneltiliyordu.
Ne var ki soruşturmayı, bir ‘darbe girişimi’ olarak niteleyen AKP hükümeti, bir yıl içinde tüm yolsuzlukları ‘sıfırlamayı’ başardı.
17 Aralık soruşturması hakkında takipsizlik kararı verildi. Kararın gerekçesi olarak da, ‘delillerin usulsüz olması, suç oluşması, örgüt bulunmaması‘ gösterildi. Son olarak da takipsizlik kararına itirazlar reddedildi.
Böylece 53 şüpheli tamamen ‘aklandı.’ Kararın gerekçesi olarak da, ‘delillerin usulsüz olması, suç oluşması, örgüt bulunmaması‘ gösterildi.
Oysa 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından ortaya saçılan ses kayıtları ve AKP’yle Fethullah Gülen Cemaati arasındaki karşılıklı açıklamalar, kamuoyunun bugüne kadar bilmediği veya ‘bilip de belgeleyemediği‘ pek çok şeyi su yüzüne çıkarmıştı.
Peki nelerdi ortaya atılan, ortaya çıkan bilgiler?
‘AKP oligarşisi’nin iskeleti ortaya saçıldı
* Başbakan Tayyip Erdoğan’ın en tepesinde bulunduğu bir ‘AKP oligarşisi‘ oluşturulmuş; özellikle inşaat ve medya sektörünün Erdoğan’ın sözünden çıkmadığı bir sistem kurulmuştu.
* ‘Ebru Gündeş’in genç kocası‘ olarak tanınan Azeri kökenli İranlı işadamı Rıza Sarraf, bundan çok daha fazlası çıktı. Sarraf, yasadışı altın ticaretini ve diğer yasadışı faaliyetlerini Türkiye üzerinden yürütüyor, milyonlarca dolar verdiği üç bakan sayesinde de rahat ediyordu.
Çağlayan, Güler ve Bağış Sarraf’la fazla ‘yakın’dı
* Öyle ki bakanlar hakkında hazırlanan fezlekeye göre dönemin ekonomi bakanı Zafer Çağlayan, Sarraf’tan yaklaşık 105 milyon dolarlık rüşvet aldı. Bu paranın içinde 700 bin TL’lik bir saat bile vardı.
Kutulardan milyonlar çıktı
* Kamu bankası Halkbank, altın ticaretinde kilit rol oynuyor, eski genel müdürü Süleyman Aslan Çağlayan sayesinde tanıştığı Sarraf’a kolaylık sağlıyordu. Ve evinde de, ayakkabı kutularına saklanmış 4 buçuk milyon dolar saklıyordu.
Güler’den Sarraf’a referans mektubu
* Dönemin içişleri bakanı Muammer Güler de, Sarraf’ın işlerine yardım karşılığı rüşvet alıyordu; oğlu Barış Güler de bu ilişkiye ortaktı. İddiaya göre, Güler Sarraf hakkında bazı haberlerin çıkmasını engellemiş, bazı İranlıların yasadışı yollardan Türk vatandaşlığına geçmesini sağlamış ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı’ sıfatıyla Çin bankalarına Sarraf için referans mektubu yazmıştı.
* Barış Güler’in evinde para kasaları ve destelerce nakit bulundu. 17 Aralık’ta kaydedildiği iddia edilen konuşmada, oğul Güler ‘evde ne kadar bulunduğunu‘ soran babasına ‘3-5 kuruş, 1 trilyon kadar‘ yanıtını veriyordu.
Bağış’a çikolata kutulu rüşvet
* Eski AB bakanı Egemen Bağış da Sarraf’la ilişki kurmaktan eksik kalmamış, çikolata kutularına saklanan 1,5 milyon dolar rüşvet karşılığı vize kolaylığından otel inşaatı işlerine kadar yardım etmişti.
SİT alanını kim takar!
* Eski çevre ve şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar, 1. derece SİT alanlarının da bulunduğu yerlerde inşaat şirketlerine rüşvet karşılığı usülsüz imar izni vererek devleti zarara uğratıyordu.
Çökse bile inşaat izni
* Fatih Belediyesi de ayrı bir yolsuzluk çarkına gömülmüştü; yine SİT alanları dahil bir dizi yerde inşaat şirketlerinden rüşvet alınması karşılığı imar izinleri çıkarılıyordu. Öyle ki, Marmaray’ın çökme ihtimaline rağmen bir otele imar izni bile verilmişti.
* İstanbul’un en değerli yerlerinden Etiler’deki polis okulu arazisinin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın gizli ortağı olduğu iddia edilen Bosphorus 360 şirketine ihalesiz verildiği öne sürüldü.
Topbaş iddiayı yanlış anladı
* İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş iddiayı reddederek ‘Tapular elimizde‘ dedi ama zaten tapunun verildiği de iddia edilmiyordu. Kısa süre sonra, Yasin El Kadı ve Usame Kutub isimli Arap işadamlarının bu arazinin çoktan hazır görünen proje maketi hakkında yaptığı toplantının fotoğrafları internete sızdırıldı.
* Bilal Erdoğan’ın yönetim kurulu üyesi olduğu, yurt inşaatı yapan TÜRGEV’e yapılan bağışlar karşılığında işadamlarına ihale verildiği öne sürüldü. Bu iddiaya ilişkin ses kayıtları da sızdırıldı.
30 milyon avro bir türlü sıfırlanamadı
* Erdoğan iddiaları reddetti ama operasyonun ‘aile içinde‘ yarattığı öne sürülen panik de tapelerde yerini buldu. 17 Aralık tarihli kayıtta, Başbakan’ın oğlu Bilal’e ‘evdeki paraları sıfırlamasını‘ söylediği öne sürülüyor; ancak paralar bir türlü sıfırlanmıyordu. Onca çabaya rağmen 30 milyon avro bir türlü elden çıkarılamamıştı.
* Erdoğan’ın Urla’da, Latif Topbaş’a ait bir arazide villaları olduğu da iddia edildi. Ardından, Sümeyye Erdoğan’ın ve bizzat Başbakan’ın Topbaş’la konuşmaları sızdırıldı. Sümeyye Erdoğan ‘ikinci kattan görülmeyecek havuzun‘ detaylarını anlatıyor; Tayyip Erdoğan evin ‘bide sorunu‘nu çözüyordu.
Yargıya müdahale de somutlaştı
* Başbakan’ın yargıya müdahalesi de ‘tapelendi’. Sızan kayıtlardan birinde, Erdoğan eski adalet bakanı Sadullah Ergin’e işadamı Aydın Doğan’ın Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) duruşmasının hemen öncesinde olayı hızlandırma gibi işler içine girildiğini anlatıyor ve SPK’daki bağlantıların biraz daha dikkate alınması gerektiğini söylüyordu. Bir diğer tapedeyse, Başbakan Aydın Doğan’ın beraat etmesinden rahatsızlığını anlatıyordu.
* Erdoğan’la 17 Aralık sonrası adalet bakanlığına atanan Bekir Bozdağ arasındaki bir kayıttaysa, Başbakan’ın 25 Aralık operasyonunun savcılarının görevden alınması ve yerlerine yeni savcılar atanmasına müdahale ettiği öne sürülüyordu.
Alo Fatih
*17 Aralık sonrası süreçte, Başbakan’ın medya üzerinde kurduğu bilinen baskı da somutlaştı. Önce, HaberTurk’te Erdoğan’a yakın eski işadamı/yeni medyacı Fatih Saraç üzerinden kurulan ‘Alo Fatih‘ hattını öğrendik. Saraç iktidara öyle sadıktı ki, ‘Gücü özgürlüğünde’ sloganıyla yayın yapan HaberTurk’te Erdoğan’ın her talebini yerine getiriyordu. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sözleri kanalda altyazıdan çıkarılıyor, gazetenin o dönemdeki yayın yönetmeni Fatih Altaylı’nın işbirliği sayesinde seçim anketleriyle oynanıyordu. Hem de, ‘MHP’den alınıp BDP’ye veriliyordu‘.
* Kayıtlara göre Erdoğan, NTV’nin patronu ‘Ferit’ten (Şahenk) memnundu.
Demirören ağladı
* En unutulmayan medya tapesiyse, Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi Erdoğan Demirören’in ‘İmralı Zabıtları‘ yüzünden Başbakan’dan işittiği azar sonucu gözyaşlarını tutamamasıydı.
Ayet sallayan bakan ve ‘bakara makara’ yapan gazeteci
* Doğan Grubu da ‘medya tapeleri‘nden eksik kalmadı; Hürriyet gazetesinin eski Ankara temsilcisi ve ‘ayet sallama krizi‘ öncesi CNN Turk’teki Parametre programının sunucularından Metehan Demir’le Bağış arasında yapıldığı öne sürülen garip bir konuşma sızdı. İkilinin yaptığı konuşmanın içeriği bir yana ‘samimiyeti‘ ve Aydın Doğan’ın katıldığı bir yemekten söz edilmesi, AB bakanıyla grubun yakın ilişkilerinin göstergesiydi.
Dinleme üstüne dinleme
* Ve şok etkisi yaratan Suriye tapeleri… Yukarıdaki skandalların dinlemelerle ayyuka çıktığı bir dönemde, 13 Mart’ta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun odasında yapılan ve hem de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı bir toplantı hâlâ dinlenebiliyordu.
* Seçim öncesi Suriye’deki Türkiye toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik saldırı planlarının ele alındığı konuşmalardan, hükümetin Suriye politikası hakkında da şunları öğrendik:
Bugüne dek Suriye’ye ‘2 bin TIR malzeme‘ gönderildi;
Fidan, ‘siyasi iradenin bulunması‘ halinde ‘dört adam gönderip sekiz füze attırmaya‘ hazırdı;
Erdoğan türbeye yönelik El Kaide tehdidinden yararlanmak istiyordu;
MKE ‘bakan‘ın talimat vermesi halinde Katar’a muhaliflere verecek silah üretebilirdi;
Türkiye destekli bir grup mühimmat sıkıntısı yüzünden Halep’teki Çobanbey’den dönmüştü;
Fidan’ın talebiyle TSK Suriye’ye bir general göndermişti;
Amerikalıların bir kriz toplantısında ‘uçuşa yasak bölge’ planları dağıttığını;
Ve bu işten cayılmayacağını…