• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Umutsuzluğa kapılan, onlar gibi olsun…

14/09/2015 21:23


 

 

murat sevinc kelle

MURAT SEVİNÇ

Bu yazının uzun başlığı şöyle: Neden üç çocuk peki; büyük askerden dönemesin, ortancaya tecavüz edilsin, küçüğü kin gütsün diye mi?*


Yıllar önce Radikal’de, Türk filmlerinin unutulmaz ‘tuvaletçi kadını’yla eşsiz bir söyleşi yayınlanmıştı. Söyleşinin bir yerinde “Mutlu musunuz?” sorusu yöneltiliyordu. Yaşamını, rol aldığı filmlerdeki gibi tuvalet kapısında geçiren yaşlı kadın mealen şunları söylüyordu: “Eğer hayat buysa, kabulüm; ama başka bir yerde daha iyi bir hayat ve mutluluk varsa, oraya gitmek isterdim.”

Çünkü değerli olan ‘güç’ değil ‘doğruluktur’

Türkiye ve toplumu, genç insanlara, gelecek kuşağa ne vaat ediyor? Nasıl bir memleket, iş ve eğitim olanağı, sosyal ve doğal çevre sunuyor?

Bizim meslekten olup öğrenciyle sohbeti zül saymayanların, özellikle son yıllarda sıkça karşılaştığı bir soru var: ‘Neden burada yaşamalıyım?’

Bu satırların yazarı ve kendisi gibi düşünen, benzer tornadan geçip beyni ‘toplumculukla’ yıkanmış (!) insanlar, muhtemelen aynı yanıtları veriyor. Çünkü burası bizim toprağımız. Çünkü birlikte yaşadığımız insanlar halkımız. Çünkü bizim için emek harcayanlar var. Çünkü onlara borcumuz var. Çünkü nereye gidersek gidelim bu toprak da bizimle gelecek. Çünkü buraya aidiz. Çünkü başka bir yerde daha mutlu olamayabilirsin. Çünkü sana İngiltere’nin bu memleketin ihtiyacı var. Çünkü aksini düşünmek şımarıklıktır, ayıptır; insan daha zor durumda olanları düşünmelidir, neden kendisinden daha kötü koşullarda yaşayanlar olduğu üzerinde kafa yormalı ve elinden geleni yapmalıdır, insanlaşmak bunu gerektirir. Çünkü sen yaşta insanlar dağda şehirde öldürülürken sen eline geçen fırsatların, yediğin ekmeğin, içtiğin suyun kıymetini bilmelisin. Çünkü eşitlik için mücadele etmelisin, kolay olanı seçmemelisin. Çünkü değerli olan ‘güç’ değil, ‘doğruluktur.’ Çünkü…

Doğru yaşamın, böyle bir şey olduğu anlatıldı bize. Görgünün, dürüstlük ve yardımseverliğin iyi şeyler olduğu. Çok çalışmanın, emek harcamanın erdem olduğu. Sömürünün insanlık dışılığı. Ardından, kitaplarla tanışıldı. Memleketi ve dünyayı anlama çabası.

Ne diyeceksiniz bu gençlere?

Sonra bir gün, sahip olunan birikim her neyse, 30 yıl öncenize, genç insanlara aktarılmasına geldi sıra. Yaşam deneyimi 18-20 yıl olan insanlara. Karşınıza geçip ‘Neden burada yaşamalıyım?’ sorusunu yöneltenlere.

Ne diyeceksiniz bu gençlere? Soma’da 300 küsur insan ölüyor, katlediliyor yerin yedi kat dibinde. Kendilerince eylem örgütlemeye çalışıyorlar. Koridorlara kömür ve işçi bareti koyuyorlar. Baretlerin yanına karanfil. Ne yapacaklarını bilemez haldeler. Halbuki önceki hafta sosyal hakları dinlemişler derste. İşçi ölümlerini, bunların nedenlerini, anayasal sorunları. Bunları biliyor olmanın ne önemi olduğunu düşünüyorlar haliyle, Soma patronunun İstanbul’da diktiği gökdelen haberlerini okuduklarında.

Anayasal haklar, Batı hukuk sistemleri, temel hak rejimi, barışçıl gösterilerin bir hak olduğu anlatılmış. Çıkıyor sokağa, 20 kişi slogan atıp bir bildiri okumak için, gaz ve dayak yiyerek dönüyor Fakülte’ye. Bir kısmı gözaltına alınıyor. Canları yakılıyor.

Eşitlik ilkesi, ‘yasa karşısında eşitlik’ kamu görevine girmenin koşulları anlatılmış. Mezun oluyor, torpil bulmadan bir kamu kurumuna giremeyeceğinden son derece emin, birilerini aramaya başlıyor fellik fellik. Çaresizlikle.

Kişi hakları, özel yaşamın dokunulmazlığı, kadın erkek eşitliği anlatılmış. Bakıyor ki, kampus dışındaki yaşamla hiç ilgisi yok. Kadınlar katlediliyor, tecavüze uğruyor, taciz ediliyor. Cinsiyetçi ve ırkçı bir dile muhatap oluyorlar, her Allah’ın günü.

Temel ilkeler, laiklik, demokrasi, insan hakları anlatılmış. ‘Hiç kimse sizi inancınızı, felsefi görüşünüzü vs. açıklamaya mecbur edemez, savaş durumunda dahi’ denilmiş. Akşam TV başında, kimi siyasetçilerin inançları aşağıladığına, TV sakini er kişilerin birbirlerinin inançları üzerinden pervasızca yorum yaptığına tanık oluyor.

20. yüzyıl düşünürlerini öğreniyor. Ardından, iki slogan attığı için palas pandıras gözaltına alınıp ‘öğrendiği’ devletin ve aygıtlarının, bedeni ve ruhu üzerindeki şedit pratiğiyle karşılaşıyor. Gezi’de sokaklara çıkmış, ses vermenin değerini görmüş ve başka bir yaşamın mümkün olduğuna ikna etmeye çalışmış dünya âlemi. Şimdi darbeci, çapulcu olduğu söyleniyor.

Ne yapacağını bilemez haldeyken, kızgın ve kafası karışıkken, malum ‘bakan çocukları’nın haberlerini okuyor gazetede. 30’unu bulmadan büyük servete konmuş yalı sakini herifin tatil anılarını, magazin sayfalarında. Yoksul insanımız ölürken, katledilirken. Devlet tarafından ‘ödüllendirilen’ tosuncuğun, su kayağı fotoğrafları, arka sayfalarda. Nazım Hikmet demiş ya zamanında, ‘kasalarınız ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan…’

Oy verme hakkı, genel, serbest seçim, eşit ve gizli oy konusu öğretilmiş. Heyecanla gitmiş sandığa. Yaşamında ilk kez. Seçim sonrasında bir de bakıyor ki, sempati duyduğu partiye oy verdiği için şerefsiz, alçak, terörist ve hain ilan edilmiş. Sıra arkadaşının oy verdiği partilerin vekil ve liderlerince.

Sokaklarla yürüyemiyor, trafik nedeniyle. Sokaklarda yürüyemiyor, taciz edildiği için. Piknik yapamıyor yeşil alan kıtlığından. Sinema’ya gitmekte zorlanıyor harçlık yetmediğinden. Gıkını çıkaramıyor soruşturmalar nedeniyle. Üniversitesi gecekondudan hallice.

Memleketinin ona vaat ettiği en büyük değer, eğer iş bulabilir ve deliler gibi çalışır da yüksek ücret uğruna ‘hakkıyla’ sömürülebilirse, Türkiye’nin 21.yüzyıl uygarlığına katkısı olan ‘Ağaoğlu İnşaat’tan’ bir rezidans dairesi. Tabii bunun için önce bir gösteride, trafikte ya da askerde ölmemesi ya da olmadık gerekçelerle cezaevine atılmaması, o meşhur ‘sicilin’ bozulmaması gerekiyor. Tarihini öğrendiği ‘kapitalizm’in en rezil biçiminin içinde, nefes almakta zorlanıyor.

Sarıp sarmalandığı dünya okumaya, bilmeye, merak etmeye, gezip görmeye değil, fırsatçılığa yönlendiriyor. Bu yönlendirmeye teşne olmayıp reddetme eğiliminde belki. Ancak sürüden ayrı olmanın kendisine vereceği hasardan endişeli.

Bu nedenle gelip soruyor. ‘Burada mı yaşamalıyım?’ Çünkü artık, hiç olmazsa biraz daha insanca yaşamanın mümkün olduğu diyarların farkında.

Ve o genç böyle derin bir endişe ve kopuş yaşarken, devleti malum.

Mücadele etmek ‘iyi’ bir şeydir

13 Eylül Pazar sabahı uyanıp gazeteleri okuduğunda bir kez daha görüyor ki; İngiltere’de adam akıllı bir ‘solcu’ İşçi Partisi başkanı olur, Katalanların bağımsızlık yürüyüşleri düzenlediği İspanya’nın Podemos’u Yunanistan’ın Syriza’sı ona selam gönderirken; tüm Batı kıpır kıpırken ve yurttaş kitleleri ‘Yeter artık’ çığlıkları atıyorken, kendi devleti 1970 model yöntemlerle 2015’i idare etmeye çalışıp eziyet ediyor insanına.

Köşe yazarlarını takip ediyor. Onların, Türkiye’yi içinde debelendiği çukurdan kurtarmak için buldukları o olağanüstü zekice ‘Abdullah Gül’ formülünü okuyor. Yani bakıyor ki, yakın geleceği için kendi toprağının ona önerisi, Abdullah Gül ve mümtaz ekibi.

Sonra gelip soruyor, ‘Ben burada yaşamalı mıyım?’

Yapacak bir şey yok, belki doğru belki yanlış, bize böyle öğrettiler. Mücadele etmek ‘iyi’ bir şeydir. Toplum değişir, insan değişir, dünya değişir, doğa değişir ve bu değişkenlik içinde mücadele, sınıfların; kadının, erkeğin, Türk’ün, Kürt’ün, inançlının, inançsızın mücadelesidir.  Bir de, umutsuzluğun ayıp ve şımarıkça bir duygu olduğunu bellettiler.

Yani 40 kere de sorsa yanıt yine aynı, o genç insana: Umut ve mücadele yaşamın anlamıdır. Önemli olan yalnızca varılacak yer değil, yolculuğun kendisidir. Umutsuzluğa kapılan, onlar gibi olsun…

* Bu sorunun bir benzerini, bir yerlerde okudum. Nerede okuduğumu ve kime ait olduğunu hatırlayamadım. Okuduğumdan ilhamla, ifadeyi değiştirerek kullandım.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

16 ilde ‘müsilaj’ operasyonu: 315 kişi için gözaltı kararı

Turizm sezonu öncesi sahil kentlerindeki mafya tipi yapılanmalar için 16 … Devamı...

Dört bakanlığın ‘kira’ toplantısından çıkanlar: Şikayet hattı, hukuki yardım

Yüksek ev kiralarına çözüm bulmak için görüşen dört bakanlığın … Devamı...

HRW’den kadına şiddet raporu: Kolluk ve yargı da adaleti sosyal medyadan bekliyor

CANAN COŞKUN [email protected] / @canancoskun İnsan Hakları … Devamı...

AKP’li Tayyar, Erdoğan’ın danışmanını hedef aldı

AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Şamil Tayyar, Cumhurbaşkanı … Devamı...

Aldığı uyuşturucu limon tozu çıkınca savcılığa şikayette bulundu

Bursa'nın Gemlik ilçesinde aldığı uyuşturucu madde limon tozu çıkan şahıs … Devamı...

ABD’de bireysel silahlanma: Her 100 kişiye 120 silah düşüyor

ABD'nin Teksas eyaletinde 19'u çocuk 21 kişinin can verdiği silahlı okul … Devamı...

MEB’den Türkiye Maarif Vakfı’na 1,8 milyar liralık kaynak

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden Türkiye Maarif Vakfına 1 milyar 871 … Devamı...

ABD Dışişleri, ‘Suriye’ye operasyon’ konusunda Türkiye’yle temasa geçmiş

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın … Devamı...

Fransa’da ‘çabuk ol köle’ mesajına 1000 avro ceza

Fransa’da mahkeme, çevrimiçi yemek sipariş şirketi kuryesine “Çabuk ol … Devamı...

Adana’da bir öğrenci cep telefonuyla konuşurken uçurumdan düştü

Adana'da cep telefonuyla konuştuğu sırada 50 metrelik uçurumdan düşen … Devamı...

1 Kasım ölüm kalım seçimi: Ölmeyi emredenlerin iktidarından kurtulmalıyız
Eskimiş bir şarkısın sen

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1668 gündür hapiste

YAZARLAR

Ukrayna’dan Suriye’ye uzanan faylar

Bahadır Kaynak

Benim mezhepçi tanışlarım, aslında yok muydu?

Murat Sevinç

‘Hikaye’ olma hikayeler yaşa

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazarlar yazılarından sessizce çekilmesini bilmeli!

Mustafa Dağıstanlı

Kılıçdaroğlu aday olursa…

Levent Gültekin

Şöyle doya doya küfür de mi etmeyelim: Erşan Kuneri’nin düşündürdükleri

Arzu Uzunali

İsveç Köftesi, Kürt Böreği

Bahadır Kaynak

GÜNÜN 11’İ

Atılım Murat: Türkiye’nin ‘çok zorlanacak ülkeler’ listesinde yer alması üzücü

Dilek Güngör: Türkiye pandemi sonrası yakaladığı avantajı da kaybedecek

Kaan Sezyum: ‘2023’te kendi ejderhamızı yetiştireceğiz’ dense bile daha anlamlı

Tuncay Mollaveisoğlu: Erdoğan, kendisini Abdülhamit’in yansıması gibi görüyor

Esfender Korkmaz: Hükümet bilerek veya bilmeyerek istikrar önlemi almıyor

Alaattin Aktaş: Seçimin ne zaman yapılacağının ipucunu verecek tarih

Murat Muratoğlu: Uzaya giden astronotlar için şehir hastanesi de ihtimal dahilinde

Yılmaz Özdil: Valilik, otomatik silahlarla atış talimi yapanları kontrol ediyor mu?

Abdurrahman Yıldırım: İç içe geçmiş negatif döngüler süreci

İbrahim Kahveci: Merkez dövizleri satmadıysa 20 milyar dolar nerede?

Barış Yarkadaş: İktidar, muhalefetin zaafını yakaladı ve sonuna kadar kullanıyor

Erzurum’da bulunan yavru kurtlar biberonla besleniyor

Salep soğanı toplayanlara 218 bin lira ceza

‘100 çocuklu doktorun kızları’: İki kadından Netflix’e ‘bizi ifşa ettin’ davası

Yavru karaca korumaya alındı

Bruce Willis basket attı: Hastalığı sebebiyle oyunculuğu bırakmıştı

Uzay’a gitmek için şimdiye dek 225 kişi başvurmuş

Futbolda Türk takımlarının Avrupa’daki yol haritası

Yaşlılar para ve bakım karşılığında ötenaziyi kabul eder mi: Japon yönetmen Cannes’da sordu

Ağzını açamıyordu: Dalgıçlar 12 metrelik balinayı ağlardan kurtardı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi