Bakın bir konuşma içinde kaç bilmece var: “Trabzon gülerse Türkiye güler. Bizim hakkımız olan Trabzonspor’un kupasını almak için de çok ince ayar bir çalışma yapmaktayız. Trabzonspor haksızlığa uğramıştır. UEFA da Trabzon’u Şampiyonlar Ligi’ne aldığına göre daha fazla söze gerek yok. Her şey açık. İnşallah hakkı olan Trabzonspor’umuzun kupasını da Trabzon’un müzesine getireceğiz. Allah bize inşallah bunu nasip edecek.”
Bunları söyleyen ‘tarafsız bakan’, zamanında Başbakan Erdoğan’ın çok çok yakını olan Erdoğan Bayraktar. Tarih 9 Ocak 2012.
Aynı bakanın 24 Kasım 2013’te Trabzonspor’un Akyazı Stadı’nın temel atma töreninde Başbakan Erdoğan’ın yamacında bulunduğunu da ekleyeyim.
Şimdi 2015 sonu. ‘Şike davası’nda Savcı ‘Kumpas’ dedi!
Bakar mısın memlekete: O kumpas, şu kumpas, bu kumpas. Ama o günlerde memleketin sevk ve idaresinden sorumlu olanlar Kumpir!
Yukarıdaki açıklamayı ‘kumpas’ ışığında da bir daha okuyun. Evet, ama yetmez!
Akyazı Stadı’nın açılışından üç hafta kadar sonra ’17 Aralık vakası’ patlıyor. Yani Erdoğan Bayraktar’ın oğlunun da yer aldığı ‘mahdumlar’ın kimi içeri alınıyor!
Allah bunu nasip ediyor!
*
Tercüme edeyim:
1.Bugün Savcı’nın “kumpas” dediği şike davası ve gözaltılar, tutuklamalar için o gün “Şike belli. Kupa Trabzon’un hakkı. Çok ince ayar bir çalışma yapıyoruz. Allah inşallah bize kupayı getirmeyi nasip edecek” demiş bir Bakan var…
2. Bizzat, şahsen, kendisi de yaklaşık iki yıl kadar sonra “Kumpas mağduru” olduğunu iddia ediyor.
Farklı “kumpas” elemanları olsa, hadi neyse; ama işte aynı “Cemaat şeyi.”
Yani 2012 başında “Kumpas değil, kupa bizim” dediğin yolu açmış savcılar bir gün senin ceza alanına da girince “darbe” oluyor; sonra da “Trabzon’a kupayı getirmek nasip olmuyor” çünkü şimdi “şike de kumpas.”
Pardon, sizin hayatınız bu kadar karmaşık, bu kadar oynak, bu kadar esnek bir şey mi hakikaten!
“Kader” deyip teslim olmak yerine durmadan çivileriyle oynadığınız hayattan bahsediyorum.