Tabii her cinlik, hinlik olarak da tezahür ediyor. Despotlara karşı ayaklananların kimi de sayende kafa kesen bir halifeliğe varıyor. Ve esas, “bu yollarda beraber yürüyeceklerini” zanneden, iltifatına, ilgine en mazhar gözükenler dahi; Mursi gibi, Gazze gibi, öyle ya da böyle, yolda yalnız kalıyor. Çünkü, Mısır darbecilerine laf edip Batı’ya sitem edip darbenin esas organizatörü Suudi Sarayı’na tek laf edemeyen ikiyüzlülüğü zamanla halklar da kavrıyor. O yüzden, Hamas yeniden Esad’cı… O yüzden, kimi için İran bir hami…
O yüzden,“İsrail’e özür dilettik” diye böbürlenirken… Tam o sırada hem de… İsrail’in tarihte kendi başına gelenden miras aldığı toplu cezalandırma katliamı yeniden Gazzeli çocukları vuruyor, yakıyor, eziyor.
Çünkü siyasetin, kamu vicdanının ilkeleri başka… Her şeye sürekli otoriterlikten, hakimiyetten, mağrurluktan ve daha ötesi, ticaretten bakan oportünizmin sefilliği başka!
Öyle ya da böyle, her mazlum halk… Senin de bir otorite, bir devlet, bir niyet olarak esasen kendi halkına, en azından bir kısmına ne yaptığına bakar. Nasıl, kendi mazlumlarını ezip yok sayan cumhuriyet; nato mato, kore more, Cezayir mezayir deren neden sonra mazlum halklar için umut değil, ihanet olmayı seçmişse… Kendi halkının bir kısmını gazlayıp duran mazlumculuk da, Gazze’de bile umut olmayı sürdüremiyor işte.