Devletin -onyıllardır tekrarlayarak- işlediği suçlara dair her bahsin karşısına, “Ama PKK!..” koyarak vatanî görevini yapıyor, Ortaçağ karanlığına karşı Aydınlanma’nın, hurafelere karşı aklın savunucusu çağdaş Türkiye ahalisi.
Merkez medya denen, aslında müşterisi bu ahali olan pazarlama şirketleridir -içlerinde mecburen bulundurdukları ufak adacıklar kimseyi şaşırtmasın.
O zaman, bugünlerde çok yüksek sesle sorulması gereken sorular arasında şu ilk sırayı alıyor: Rahatsız olduğunuz, İslâmcıların Kürtleri öldürmesi mi? Sizinkiler mi öldürsün istiyordunuz, bu mudur mesele? Yoksa Kürtler öldürülürken içki mi içilecek, namaz mı kılınacak, bununla mı uğraşıyoruz?
Ermeni soykırımıyla yüzleşilmeyen, bu büyük insanlık suçunun hesabının görülmediği bir yerde, fikir özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, çoğulculuk, çeşitlilik barındıracak bir toplum hayatı kurulabileceğini sanmak düpedüz hıyarlıktı. Bu hıyarlığa az veya çok hepimiz iştirak ettik.
Bazıları, “Ama PKK!..” diye parmak kaldırdıklarında bu tarihî ve toplumsal ve insanî ihtiyacın ortadan kalkacağını sanıyor olabilirler. Yanılıyorlar.
Olacak tek şey, her birilerini yere yatırıp “Türk’ün gücünü göreceksiniz!” diye aşağıladığınızda beş yüz, her köy yaktığınızda bin, orman yaktığınızda iki bin… gencin daha dağa koşması.
Çünkü 12 yaşındaki çocuğu 13 kurşunla öldürüp yanına Kaleş koymak, öldürenleri cezalandırmamak, üzerinden atlanıp geçilecek bir şey değil; fakat böyle bir vahşetin, bırakın tepkiyi, toplu bir üzüntü yaratmaması, asla unutulmaz.